Fransa Başkanı Macron’un siyaset anlayışına bakıldığında, yangına körükle giden haliyle ne içeride kendi kamuoyunu tatmin eden pozisyonunu görebiliyoruz, ne de dünyadaki istikrarsızlığı çözmek isteyen Fransız aklı söz konusu.
Macron acele ediyor. Avrupa’nın içinde bulunduğu bu tarihi süreci, kendi liderliği için kullanmanın peşinde Macron. Avrupa’da liderlik kavgası her ne kadar açıktan gösterilmese de, Macron politikalarının ne Almanya karşıtlığını, ne de İngiltere’nin gölgesinden kurtulma niyeti güttüğünü unutmamamız lazım! Fransa bir taraftan Rusya’ya da yamanmak isteğinde. Rusya’ya sert tutum sergilemekten yoksun Macron’un, yeni düzende Rusya ile beraber Akdeniz ve Kafkasya özelinde beraber yürüme peşinde.
Rusya içindeki liberallerin de buna sıcak bakacağını ummakta. Rusya içindeki Soros renkli ekiplerin meydan okumasına izin vermiyor. Lakin Rusya’nın liberalleri, Amerikancı yapıya sahip olanları da yok değil.
Evet, Macron’un hayali, bu fırsatı değerlendirmektir. Gel gör ki, Putin’in Soros suyu kaçmış herkese alerjisi söz konusudur.
Türkiye’yi kendine rakip görüyor Macron. Fransa uzun zamandan beri Türkiye’den rol çalma peşinde.
Macron anlaşılan bu yeni dönemi Biden gelene kadar yeni durumla karşılamak istiyor. İyi de Biden geldikten sonra Macron’a ihtiyaç kalacak mı?
“NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” derken de, Avrupa’ya yeni misyon çizmeye gayret ederken de, Macron’un tek amacı vardı. Küresel finans kapitali için Fransa’yı en önemli partneri haline getirmek.
Trump döneminde Macron’un bu çabası anlamlı olabilirdi. Lakin şimdi esas isim geliyor. Eğer oylama tam biterse ve Biden ilan edilirse, Macron’a ihtiyaç ortadan kalkmıyor mu?
Evet, tam da bu sebepten Macron son mermilerini kullanmakta. Azerbaycan topraklarının parçası olan Karabağ üzerine oynadığı ateşle oyunu da, Ermenistan üzerinden Türkiye’yi savaşa çekmek kurnazlığı da suya düşmekte. Çünkü Macron’un bir rüzgarla darmaduman olacak kavak ağacı reaksiyonu ile Erdoğan’ın koca çınar derinliğinde boğulması kaçınılmazdır.
Bunu en doğru görenlerden biri de Almanya Şansölyesi olduğunu da anlıyoruz. Anladığı için de, açıktan değil dolaylı hareket halinde. Tabii Merkel Macron’un yapmaya gayret ettiği tüm adımların farkında. İngiltere, Fransa’nın bu “siyasetbazlık oyununu sakince seyrediyor” görüntüsünü vermekte haliyle. Lakin meydanda Macron Fransa’sının, Erdoğan Türkiye’si ile karşı karşıya getirme gayreti olduğu da açıktır. Tabii ki Türkiye herkesle çapına göre davranmak zorunda. Dengeyi korumak, Türkiye için şimdilik en önemli silahtır.
Macron bir taraftan içerideki sorunları kapatma peşinde, diğer taraftan ise dışarıdaki başarısızlığını gidermek istiyor. İslam karşıtlığı zemininin tetiklenmesi, Macron için iyi kamufle. Avrupa’nın temel sorunu olan ırkçı ve ötekileştiren siyaset anlayışı için uygun zemin oluştuğunda, başarısız siyasilerin bunu yangına körükle gidercesine kullandığını da, siyasi tarih görmüştür.
Macron, Fransız tarihinin en basiretsiz isimlerinden biridir hiç kuşkusuz. Anlaşılan zaten küresel finans kapitalinin liderlere değil, şirket yöneticilerine ihtiyacı vardır.
Ermenistan lideri Paşinyan’ın tarzı ile Macron’un tarzı arasındaki paraleli iyi görmek lazım. Macron ve Paşinyan’ı da acaba Soros aklı mı yönlendirmekte? Aynı sloganlar, aynı hedef! Kriz üretme kabiliyeti, savaşa girme meyilli. Bu kadar benzerlik acayip değil mi? Biden ile beraber daha derin yorucu oyunlara şahitlik edeceğiz anlaşılıyor. Lakin şimdilik aktör Macron Fransa’sı. Peki sonra kim?
Evet, bu soruları düşünelim. Lakin şunu da unutmayalım; Türkiye o kadar önemli noktaya geldi ki, şimdi meydana çıkan veya çıkacak tüm yeni aktörler için Türkiye’yi anlamak ve Türkiye ile anlaşmak şart olmuştur. Sevseler de, sevmeseler de...