Haydi uyanalım, kalkalım!
Hatayla ya da kazayla olmadığı besbelli "Macrohard" bir ısırıkla zıplattı bizi.
Ne konuşsak tesir etmez!
Ne yaşasak ibret alınmaz!
Tam da Cem Karaca'nın "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" dediği yerdeyiz.
Son elli senedir, yaşananları yaşayacağımızı söyleyen herkesi komplo teorisyeni ve benzeri üçkağıtçı yaftalamalarla boğduk. Kendinden ikrah ettirdik bu insanları; yedik, bitirdik.
Oysa komplo teorisi gerçekleştirilememiş kötücül projeler için söylenebilir.
Zıpkını yemişiz can evimizden, bu noktadan itibaren komplo olduğunu anlasak ne nadan takımının komplo teorisi desek ne!
Yeni dünya böyle bir yer.
Güzel, iyi, faydalı ve adil yani "hak" için çabalayan, çile çeken güzel insanların adeta kıyma makinesinden geçirip acımasızca tükettik.
Şu anda Macrohard "Microsoft" ısırığı doğru değerlendirebilecek üç beş insan var ise lütfen onları baş tacı edelim, el üstünde tutalım, kıymet verelim.
Bu mahiyette çağrılarımı son üç dört ayda yoğunlaştırdığımı dikkatinize sunuyorum.
Ne olsun istiyoruz ne olsun?
Daha ne yapsınlar ki daha ne olsun ki işaret ettiğimiz düşmana bir dönsün şu yerinde olmayan başlar.
Görmüyor musunuz?
Çok muhkem ağlarla zincirlemişler hepimizi.
Kişileri, şirketleri, devletleri her şeyi!
Türkiye'de üniversitelerin, ulema saydığımız hocaların uyanık olmaklığını arzuladığımız fikir-kültür-sanat-ilim adamlarının ortaya çıkmaları için, tevhidi işaret etmeleri için yani durum ve kesit tespiti yapmaları için daha ne olması gerekiyor?
Şimdi size desek ki: Devlet kurumlarımızın bilişim alt yapısının Huawei yapılmasına çalışılması karşısında Trump'ın Savunma Bakanı Pompeo tarafından askeri gerekçelerle korkutulduğumuzu hatırlayan kaç kişi var?
Nasıl komplike bir kafesin, labirentin, ağın içerisine hapsedildiğimizi gösterebilmenin bir yolunu ben bulamıyorum!
Fakat ızdırabını yaşıyorum.
İhtimali ki 60-70'lerde kurgulanan bilişim ve iletişim teknolojileri silah olmuş vurmuş bizi, haberimiz yok!
Yani mücessem hale nasıl getirebilirim bilmiyorum ama Hollywood eliyle yapılan şey neyse Silikon Vadisi eliyle yapılanın tamamlayıcı parçasıdır.
Benim silahım diye özendirerek sattıkları F16, F35 aslında onların silahıdır. Senin tam ihtiyacın olduğun anda sana karşı kullanılacağı kesindir.
Kimsecikler bilmez ama hala töhmet altında bırakılmaya çalışılır; ABD'den aldığımız silahların İsrailli firmalarca modernize ettirilmesine mecbur olduğumuza böyle ikna edilir Erbakan. Çünkü bir F16'yla gelirler gökyüzüne, "kaldırın F16'nızı" derler ama hiçbir F16'mız kalkamaz!
"Hadi bir füze atın, hadi bir bomba bırakın" derler çalışmaz bizim kelebekler.
2000'lere kadar sürekli it dalaşına girdiğimiz Yunanlılarla bir kez bile atışlı gazamız olabilememiştir; sebep işte budur.
Çünkü kuşun sahibi düşman ya da dost tanımını kendisi yapmaktadır.
Ve sen sana ağır silahlar sattılar ve elde mevcut var zannediyorsun, milyar dolarları dökmüşsün üstelik, elindeki sapan taşı bile değil!
Bakın kimse dikkat çekmedi ama daha geçen hafta Husiler, İran veya Hizbullah vs. tarafından atılan akıllı mühimmatların İsrailli hedeflere ulaşmasını engelleyen, manipüle eden sebep GPS sistemlerinin ABD'nin kontrolünde olmasıdır.
Ve sen elinde akıllı mühimmat var istediğin yere sallarım zannediyorsun.
Çok ilerlediler çok!
Yaşadığımız hayatın bize ait olmadığı çok net ortada. Huzursuzluğumuz en çok bundan.
Dehşete düşmemiz gerektiği kadar fütüristik planlamalar yapan bu adamlar istedikleri hayatı bizlere yaşatıyorlar.
Tek tuşla dünyayı tuşa getirmek bu değilse nedir?
Ve Microsoft'un parçası olduğu hali hazırda kurulmuş olan Siyonist dünya devletinin belki bir üst hedefi olan "Allah'a karşı şeytanın emrine" girmemizi sağlama hedefine onlar adım adım yaklaşıyor, biz kuzu kuzu hazır hale geliyoruz.
Ve Allah Müslümandan şeytana karşı kendisine kulluk etmemizi emrediyor. Bu mevzu buraya çıkar!