Guillaume Gallienne’in bol ödüllü filmi Ben, Kendim ve Annem abartılı bir eğlencelik paketinde sunulan ilginç bir psikolojik çözümleme.
Erkekleri kaba saba, duyarsız, sportif, düşün ve sanatla işi olmayan, otoriter, öfkeli, kadın avcısı, maceracı, paragöz, hırslı yaratıklar olarak kategorize ederiz. Eğer bir erkeğin ruhunda biraz incelik, hareketlerinde biraz efeminelik varsa, hele hele kadınları sadece arzu nesnesi olarak görmeden seviyorsa hemen eşcinsel olduğuna kanaat getiririz. Bir de annesiyle özdeşleşebiliyorsa, empati kurma yeteneğini takdir edeceğimize cinsel eğilimi hakkında karar veririz, haddimize düşermiş gibi.
TİYATRODAN SİNEMAYA
Fransız komedyen Guillaume Gallienne bu katı normları eleştirerek, cinsel kimliğini sahnede analiz ettiği oyunu Ben, Kendim ve Annem’i beyazperdeye uyarladı. Yer yer burleske varan bir mizah örneği verdiği filmle Fransa’da ödülleri topladı ve eleştirmenlerin takdirini kazandı. Annelik içgüdülerinin dahi toplumsal önyargılara yenik düşebileceğini gözler önüne seren filmde Gallienne hem kendisini hem annesini canlandırıyor. Sahne üstü performansını da filmin bir parçası olarak kullanan Gallienne zaman zaman biçemini özellikle teatralleştirerek izleyicide yaratmak istediği duyguyu pekiştiriyor. Ama sinematografik açıdan da gayet hareketli bir film Ben, Kendim ve Annem.
TRAJEDİYİ GÜLÜNÇLEŞTİRMİŞ
Filmin özgün adı olan Les Garçons et Guillaume a table!, “Oğlanlar ve Guillaume sofraya!” anlamına geliyor. Üç oğlundan birinin eşcinsel olduğunu somut bir gerçekmişçesine kabul etmiş bir annenin çağrısı bu! Kocası ve iki oğlu, evin erkekleri ona göre... Ama narin, kırılgan, annesine düşkün, kadın dünyasını seven küçük oğlu Guillaume’a bir türlü erkek kimliğini yakıştırmıyor. Film boyunca bunun ardındaki nedenleri ve annenin hayatını da mercek altına alıyor Gallienne. Çoğu yapımdakinin aksine burada faturayı Freudyen bir edayla anneye kesmiyor. Onu da burlesk bir yaklaşımla yorumlamasına rağmen davranışlarını belirleyen faktörler üzerinden getiriyor eleştirisini. Sofraya çağrılma meselesi dışında da annesi kendisini sevsin, özlem duyduğu kız evladın boşluğunu kendisiyle doldursun diye çırpınan, annesini taklit eden bir delikanlının üzücü büyüme öyküsünü izliyoruz. Gallienne, yaşadığı travmayı bir trajedi gibi anlatacak yerde bu süreci renkli anekdotlarla süsleyerek olabildiğince gülünçleştiriyor.
Gallienne ‘erkek gibi’ erkek olmak mecburiyeti bulunmadığına dair bir meydan okuma gibi sunuyor filmini. İlkçağdan bu yana sahnede erkek oyuncuların kadın rollerini de üstlendiği tiyatro sanatını icra ederek bugünün maço erkeklik algısını yerle bir ediyor. Aşık olana dek kendisini bile kimliğinden kuşku duyacak hale getiren ataerkil toplum baskısını özellikle baba ve ağabey figürlerinin pasifliği, ketumluğu ve aldırmazlığı üzerinden başarıyla hissettiriyor. Yazının ilk cümlesindeki kategorizasyona girmek ya da girmemek meselesini onlar üzerinden yargılamadan çözümlüyor. Ve bütün bunları abartılı bir eğlencelik paketinde sunuyor izleyiciye.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Les Garçons et Guillaume a table!
Yönetmen ve senarist: Guillaume Gallienne
Görüntü: Glynn Speeckaert
Oyuncular: Guillaume Galienne, Andre Marcon, Françoise Fabian, Nanou Garcia,
Tür: Komedi Yapım: 2013, Fransa/Belçika, 85 dakika.