RyanGosling’in başrolü üstlendiği, DerekCianfrance imzalı Babadan Oğula iki kuşağa yayılan bir öykü anlatıyor.
Babadan Oğula – Yönetmen: DerekCianfrance / Senaryo: DerekCianfrance, Ben Coccio, DariusMarder/ Görüntü:SeanBobbit / Müzik: Mike Patton/ Oyuncular: RyanGosling, Bradley Cooper, Eva Mendes, Ben Mendhelson, Ray Liotta, Dane DeHaan, Emory Cohen, Bruce Greenwood, RoseByrne, Mahershala Ali
Maço melankolisi son yıllarda yine gözde mi oldu yoksa benim gözüme daha fazla mı batar oldu bilemiyorum… Dönemin ruhu dolayısıyla kaybedenlere, asi gençliğe, sistemi kanuna karşı gelerek devirmeye çalışan umutsuzlara sempati arttığı için böyle olabilir… Ama özellikle genç Anglosakson yönetmenlerde janr sinemasının unsurlarını kullanıp ticari başarıyı göz ardı etmeden mizansene özen gösteren ve kestirmeden sinema dünyasının gözüne giren bir tavır var, kuşkusuz. Banaliteyekaçan bir gerçekliği romantize eden senaryolarına yapımcıları ve yeni yıldızları angaje etmeleri ve büyük festivallerin yolunu tutup eleştirmenlerin de onayını almaları hiç zor olmuyor.
Sinema tarihinin en iyi filmi olarak Francis Ford Coppola’nın Baba’sını gören, Jean – Pierre Melville’in Samuray’ına göz kırpan, Amerikan sinemasına Fransız Yeni Dalga akımını başlatan eleştirmen – yönetmenlerin gözünden bakan ama onların filmlerine yanaşmayan, MarlonBrando ve James Dean efsanelerine göndermeler yapan yönetmenlerin filmleri pek rağbette.
Bir araba lafı ortaya yazdım ama Blue Valentine ile parlayan DerekCianfrance’ın Babadan Oğula filmiyle doğrudan ilişkilendirebilirsiniz. Her sinefilin hoşlanacağı bir sinema diline, klasiklere yapılan göndermeleri mantar gibi pıt pıt toplamaya eğilimimiz var, dünyayı bu kadar cinsiyetçi bir çerçeveden görmekte ısrar etmelerine de katlanırız çaresiz.
Luke’un kişiliğinde babasının kurbanı olan ama oğluna daha iyi bir yaşam sunmak için kendini feda eden, geleneksel maço değerlerine sahip çıkan ama kanun tanımayan romantik asi bütün simgeleriyle hazır ve nazır: Dövmeler, kaslar, motosiklet, hız yaparak ölüme meydan okuma sendromu, cezaevi geçmişi, iş güç sahibi erkeği ona tercih eden konformist eski sevgili, doğruyu ve iyiyi yapmak isterken kendi zaaflarına yenilen arkadaşı / ortağı / yoldaş ve uğruna her şeyi göze alacağı bir oğul… Erkek adamın erkek oğlu olmuş, eski sevgili yeni yuvasına (BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adını taşıyan kocasına) rağmen onun cazibesine kayıtsız kalamıyor, zaman kötü iş güç yok, banka soymak da haram değil asıl haramiler zaten bankacı, politikacı, bürokrat ya da bu filmdeki kilit karakter misali polis memuru iken…
DerekCianfrance uzun planlardan kaçınmayan şiirsel tarzıyla ve RyanGosling’in rolüne çok uygun performansıyla ortaya 2,5 saatlik süresini hissettirmeyen bir film çıkarmış. Aslında iki film çıkarmış demek gerek çünkü babanın öyküsünün bittiği yerden 15 yıl sonraya sıçrayıp aynı çevrede ve aynı kişilerle bir de oğlunun öyküsü başlıyor. Film bu yeni öyküde para ve iktidar sahibi olarak ayrıcalık elde edenleri eleştirirken geçmişin unutturulamayacağını ve kaderden asla kurtulunamayacağını vurgulayan bir noktaya geliyor. Filmin Türkçe adı da böylece anlam kazanıyor. İtiraf etmeliyim ki Çamların Ötesinde Bir Yer adı kullanılsa bize aynı etkiyi yapmayacaktı.