Önce komplo teorisi kısmından başlayalım. Digiturk Katarlılar’a satıldı, o yüzden RTÜK’ün reklam düzenlemesi çıkmıyor denilmişti.
Meğer Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan yaklaşık 10 gün önce imzayı atmış, dün de Resmi Gazete’de karar yayınlandı. “Çok bekledi, biz yazınca imza attı” diyecek olanlar çıkacaktır.
İşin doğrusu şu, RTÜK’ün yazısı geçen senenin sonunda imza için Akdoğan’a gitti ama sezon ortasında karışıklık olmasın diye uygulama 2015-16 sezonuna bırakıldı. Şimdi sezon başlamadan uygulama yürürlüğe girdi mi, girdi. Yani takvimden bir sapma yok, Başbakan Yardımcılığı da imza bekletilmeyen noterlik makamı değil...
***
Gelelim işin bütçe kısmına...
Yeni ihalede kulüpler yayın hakkı bedelinin artmasını istiyorlar. Şu an yıllık 450 milyon dolar olan bedel yüzde 10 artsa 495 milyon dolar eder ama beklenti çok daha yüksek.
Hatta yıllık 600-700 milyon dolar rakamını telaffuz edenler de yok değil.
Peki yayıncı kuruluşun gelir kalemleri azalırken yayın bedeli nasıl ve ne kadar artacak? Sonuçta devre arası uzamayacağına göre aynı reklam süresinde saniye birim fiyatları artacak ilk başta.
Örnek, 1 saniye şu anda bin liradan satılıyorsa bu bedel ister istemez artacak.
Maç sonları da bitiş düğünün hemen ardından reklama gidilecek, özellikle derbi karşılaşmalarından sonra yaşanan saha içi eğlencelerini daha az seyredebileceğiz.
***
Gelelim işin seyir kısmına... Seyirci açısından bu yeni düzenleme elbette daha zevkli bir seyir sağlayacak.
Ancak ihale beklenen rakama ulaşmaz da, kulüpler dünya yıldızları yerine eskiden olduğu gibi sadece Balkan pazarından futbolcu transfer etmeye başlarlarsa ancak o zaman bu işin seyirciye zararı olur.
Türkiye’nin en başarılı özelleştirme işlerinden biri olan İDO, 850 milyon dolara el değiştirmişti.
Baktığınızda iki sezonun yayın bedeli bu rakamdan daha yüksek...
O yüzden özet görüntü satışı dahil yayın hakkını satın alanlara gelir getirici başka kaynaklar yaratmak gerek.