Milletvekili aday listelerine bakılınca 6'lı masanın aslında 8'li masa olduğu daha net görüldü.
Adayların, parti liderlerinin iradesinin üzerinde bir üst irade tarafından tanzim edildiği ortaya çıktı.
Üst irade, hem PKK hem de FETÖ terör örgütleri için tam bir dayatma yapmış durumdu.
Üst irade, seçim kazanmayı önemsiyor ama daha önemlisi, kendi projesi istikametinde kazanmayı hedefliyor.
Üst irade, FETÖ ve PKK'dan vazgeçmiyor. Bunun için muhalefet liderlerinin iradesine ipotek koyduğunu da ilan ediyor.
Zira 6'lı masadaki liderlerin bir iradesi olsaydı, Türkiye'yi daha iyi yönetmeyi, seçimi kazanmayı düşünürlerdi.
Lütfü Türkkan'ı 1. Sıra adayı yapmak, seçim kazanma hesabı değil, ABD'ye/Biden'a boyun eğmektir...
Birkaç örnek içerisinde en çarpıcı, en akıl almaz örnek; Meral Akşener'in, şehit bacısına ağza alınmayacak küfürler eden Lütfü Türkkan'ı, Kocaeli'nden 1. Sıra Milletvekili Adayı yapmasıdır.
Bu kararda, siyasî akıl, seçim kazanma düşüncesi olabilir mi? Kocaeli'nde seçmenin gözünün içine baka baka şehit yakınına küfreden bir kimse, hem de 1. Sıradan aday yapılır mı?
Bu, millete hakarettir. Bu, milletle inatlaşmadır. Bu, şehit ailelerine bir de siyaseten küfretmektir.
Lütfü Türkkan, görüntülerde var, alenen sin kaflı küfrediyor. Böyle bir küfürbazı, 1. Sıradan aday yapmanın küfretmekten ne farkı var?
Lütfü Türkkan şahıs olarak küfretti.
Akşener de onu 1. Sıradan aday yapmakla bütün milli/manevi değerlerimize küfretti.
Sadece bu örnek bile Akşener'in kendi iradesi ile aday belirlemediğini, onun iradesi üzerinde bir iradenin olduğunu anlatıyor.
Kim bu üst irade?
Küresel güçleri temsil eden Haçlı/Batı başkentleridir.
Bu üst irade ki; DEVA Partisi kontenjanından, Ankara'da 1. Bölgeden Sadullah Ergin'in göstere göstere aday yapılmasını sağlıyor?
Bütün CHP teşkilatları aylağa kalkmış iken nasıl oluyor da Kılıçdaroğlu, insan aklıyla alay eder gibi, "DEVA'nın kararına biz bir şey diyemeyiz, dersek, sonra onlar da bize bir şey derler" savunmasını yapıyor.
Kaldı ki Sadullah Ergin, bu tercihi CHP'nin yaptığını söylüyor...
Bir İrfan Sönmez var. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, devlete başkaldırdığı süreçte, bu İrfan Sönmez, 'Allah dostu' diyerek savunmalar yapıyor. İşte bu İrfan Sönmez'i, Meral Akşener, İYİ Parti'nin Elazığ 1. sıra milletvekili adayı yaptı...
Keza İdris Naim Şahin'in Ordu 1. Sıra adayı yapılması...
FETÖ, öylesine sinsi bir komitacılık yapılanmasıdır ki, renklendirme ile bugün hala bilemediğiniz pek çok isim CHP, DEVA, Gelecek ve HDP listelerinde yer almış olabilir.
Bu seçimlere FETÖ kadar uzun süredir hazırlanan bir terör örgütü varsa o da PKK'dır.
6'lı masadakiler, yaptıkları listelerin, partilerine zarar verdiğini fark etmemiş olamazlar.
Zaten AK Parti'den oy tırtıklamak için parti kuranlar, Babacan ve Davutoğlu, baştan beri akıntıya karşı kürek çektiklerini biliyorlar.
Yüzde 1'lik oylarla Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık vaatleri almaları siyasetin tabiatına aykırı değil mi?
Bir de CHP'nin, HDP'nin ve Kandil'deki PKK terör ağalarının son haftalarda artan pervasızlığı var.
Siperlerden uyandırılan etki ajanları ile birlikte sırtlarını ABD'ye, AB'ye dayamışlar; "Öcalan'ı serbest bırakacağız", "Kürdistan'a özgürlük getireceğiz", "AK Parti-MHP faşizmini yeneceğiz" deyip duruyorlar...
CHP'nin ve İYİ Parti'nin KHK'lıları serbest bırakacağız vaadi de öyle. Pensilvanya'ya göz kırpıyorlar.
FETÖ ve PKK terörü konusundaki bu kabadayılık, devleti hiçe sayma, meydan okuma milletin sinir uçları ile oynamaktır. Terör örgütlerini şımartan bu vaatler bir iç savaş tahrikçiliğidir.
8'li masa seçimi bıraktı, millete/devlete savaş açtı.