Televizyonculukta en geçerli yollardan birisidir “love or hate” tanımlamasının içini dolduracak karakterler bulmak. Sonuç olarak, seyirci, sevdiği ya da nefret ettiği karakterlere kayıtsız kalamaz. Survivor’daki Turabi de tam böyle bir karakter.
Bir grup insan Turabi’nin tavırlarından nefret ediyor bir diğer grup insansa Turabi’yi rol model olarak görüyor. Burada tek bir sıkıntı var. Turabi’den nefret eden grup daha çok beyaz yakalı diye bilinen, reklam verenlerin hedef aldığı kitle.
İşte bu noktada da Acun Ilıcalı’nın televizyon zekası devreye giriyor.
Turabi’yi yarışmadan yollasa reyting kaybedecek, bunu yapmıyor. Ancak Turabi ilk fırsat verdiği zamanda onu cezalandırarak nefret kümesinde olanları da tatmin ediyor.
***
Gelelim Pazartesi günü ortaya atılan yarışmacıların aynı Ada’da kaldıkları iddiasına.
Doğru ya da yanlış bilemem, bildiğim bu durumun gereğinden fazla abartıldığı.
Dominik Cumhuriyeti’nde program çekmenin maliyeti az buz değildir.Bu maliyete katlanan birinin 2. bir adaya ulaşım için 300-500 hadi bilemediniz bin dolarlık bir maliyete katlanmak istemeyeceğini düşünmek mantıklı mı sizce?
Elbette değil ama dedim ya, eskiden herkesin kanalına konuk olmasını istediği Acun Ilıcalı kendi kanalını kurup , reyting ve başka kanallardan program alan adam konumuna gelince, hedef alınabilir bir adam oldu, şimdi onun bedelini ödüyor. Tahminen bir süre daha da ödeyecek...
***
Pazartesi gecesi 24 Tv’de Murat Çiçek, Halepçe katliamını konuştu. Cnn-Turk ve Haberturk’te Kozmik Oda tartışması vardı. Tüm bunların etkisi Turabi’nin diskalifiye edilmesi kadar çok konuşulmadı. Şaşırdık mı, şaşırmadık...
Türkiye’nin AB Zİrvesi’nden müzakere tarihi aldığı gün de Kaynana Semra’nın reytingi haber bültenlerinden fazlaydı. Yani değişen fazla bir şey yok. Yani Kaynana Semra’dan geldiğimiz yer Turabi oldu...