Los Angeles Türk Film Festivali’nin ikincisi de başarılı bir organizasyonla sona erdi... Geçen yıla oranla izleyici sayısını ve medyada görünürlüğünü arttırmış olarak! Başta Los Angeles’ta yaşayan Türkler ve Ermeniler doldurdu salonları ama geçen yıla oranla Amerikalı izleyicilerin de sayısı daha fazlaydı. Birçoğu da sinema sektöründe çalışıyordu. Türkiyeli izleyiciler çoğunlukla gençlerden oluşuyordu, Amerikalılar çok daha ileri yaşlardaydı. Bu artışta “Kelebeğin Rüyası”nın da payı vardı... Film başlarken Mert Fırat ve Kıvanç Tatlıtuğ için zor bastırılmış çığlıklar atan kadın izleyiciler oldu!
İkincisini de bazı talihsizliklere rağmen alınlarının aklarıyla tamamladıkları için LATFF için gönül rahatlığıyla şunu söyleyebiliriz: Gencecik bir ekibin rüyası artık gerçek oldu! Hollywood Bulvarı’nın ortasında Amerikan Sinematek’in tarihi Graumans Egyptian Theatre salonunda Türkiye’den kısa filmlerin ön elemesini ABD’nin en önemli film eleştirmen ve küratörlerinden birine yaptırmak, seçilen filmleri yarıştırmak, aralarında usta yönetmen ve yazarların, Akademi üyelerinin bulunduğu bir jüriye değerlendirtmek ve öne çıkan uzun metrajlı filmleri gösterime sunmak rüya değilse nedir?
Belki ilk film festivalini yapmak onlar için bir maceraydı; gözlerini karartıp atılmışlardı diye düşünebilir ekibi tanımayıp etkinliğe dışarıdan bakanlar... Ama ikinciyi de düzenlemek ve üçüncüyü planlamaya başlamak ciddiyetlerinin ve becerilerinin kanıtı bana kalırsa.
***
LATFF yıllar boyunca dünyanın dört bir yanından film festivalleri ve haftalarını izlerken “Niye bizim ülkemizden de böyle bir girişimde bulunulmuyor?” diye hayıflanan bir ekibin ürünü... Bir yandan da kendileri de sinema okudukları ve kısa filmler yaptıkları; Türkiye’nin geniş kapsamlı film festivallerinde hep ikinci sınıf muamele gördükleri için kendi etkinliklerinde genç meslektaşlarına en iyi olanakları sunmayı boyunlarının borcu kabul ediyorlar... Çok da iyi ediyorlar! Geleceğe yatırım yapmaktan daha önemli ne olabilir?
Serde eleştirmenlik var, kısa filmleri genel olarak çok beğendiğimi söyleyemem. Ama ön elemeyi yapan Elvis Mitchell’ın hiç şikayeti yok izlediği onca filme rağmen! Belki ben biraz anaç yaklaşıyorumdur bu filmlere, daha iyi olmalarını bekliyorumdur... Ama en başta bir şey beni çok memnun etti: Dokuz finalist filmden dördünün yönetmeni kadın. Geçen yıl bir tane kadın yönetmen vardı finalistler arasında... En beğendiğim üç filmden ikisi de kadın yönetmenlerin imzasını taşıdığı için ayrıca memnun oldum.
Geçen yıl Altın Koza Film Festivali Öğrenci Filmleri Yarışması’nda En İyi Animasyon Ödülü’nü kazanan “Upside Down” özgün ve yaratıcı bir çalışma. Anadolu Üniversitesi’nden Tuğçe Özdemir’in imzasını taşıyor. Utrecht Üniversitesi mezunu Nazlı Elif Durlu’nun genç kuşağın yas tutmayı beceremeyen halini doğallıkla anlatmayı başardığı “Sonra” çarpıcı bir filmdi, oyuncu yönetimi de başarılıydı. Kültür Üniversitesi mezunu Abdurrahman Öner’in geçen yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan “Buhar”ı da özellikle etkileyici bir kadın öyküsünü rafine bir dille anlattığı için takdiri hak ediyor. Aysel Pınar Necef imzalı “Bir Dilim Hayat” mizahı, Emrah Örnek imzalı “Tepki” toplumsal hicviyle öne çıkıyor. Diğer filmlerin de kendilerine özgü iyi yanları var elbette, ama zaafları biraz daha fazla kanaatimce...
Yine de Saraybosna Film Festivali’nden Boşnak yapımlarının ve Shorts Shorts Film Festivali’nden Japon yapımlarının gösterildiği özel seçkilerdeki filmlerle kıyaslandığında Türkiye kısalarının da geçen yılın filmleri arasında dünya seviyesinde olduğunu gözlemledim. 3. LATFF için şimdiden heveslendim!