Liverpool, Beşiktaş’ın son lig maçına gönderdiği gözlemcinin raporunda, en çok Gökhan Töre’ye yer vermesi; bu maçta ona yönelik tedbirlerin de ağırlık kazanmasına neden oldu. Ama Gökhan, buna rağmen (Özellikle ilk yarıda) delici-delirtici dalışlarını sürdürmeyi başardı.
İngiliz ekibinin Beşiktaş’ı önemsediğini, gözü kapalı atak macerasına girmekten çekinerek gösterdi. Temkinli bir başlangıç yaptı... Bunda da haklıydı. Çünkü Beşiktaş zaten hem yoğun presle rakibini durduruyor, hem de ileriye adam kaçırabiliyordu. Liverpool baskı kursa da, etkili olamıyordu. Atakları boşa çıkıyordu. Sonuç alacak son hareketin yapılamadığı Pre-Pozisyon’ları vardı. Bir de arada uzak şutlar denedi.
Ama ne yaparsa yapsın; Olcay Şahan’ın pasıyla dalan Demba Ba’nın pozisyonuna benzer bir tehlike yaratamadı. Beşiktaş (Sol kanattan sokulan İBE’nin şeytani hızı anları hariç) ilk yarının tüm süresince; rakibini her konumda ve her koşulda denetim altında tuttu. İşini bilen bir takım görüntüsü verdi. Bir korner atışı sırası, (Top ayaktan çıktıktan sonra) Veli Kavlak’ın kolundan tutulup fırlatılması anı, penaltı sinyalleri verdi ama; hakemlerin anteni bunu algılamadı
***
İlk yarının pek ortada görünmeyen Liverpool gerçeği, ikinci yarı ile birlikte ve büyük bir tehditle ortaya çıktı. Neredeyse iki metreden gol de kaçırdılar. Cenk’in şimşek hızıyla açıyı kapatması, telaşla vurulan topu gökyüzüne gönderdi. Kalecimiz başarılı bir maç çıkardı.
Tempo yükselten İngilizler, artık o kadar kolay kontrol edilemez oldu. Baskı arttı, pozisyon arttı, gerilim arttı, yorgunluk arttı... Her yere ve her şeye yetişmek isterken, Beşiktaş’ın enerjisini de boşa harcamaması gerekiyordu. Zamanla bunu da dengeledi.
Beşiktaş hem ürkülecek hem saygı duyulacak birinci sınıf bir takım gibi mücadele etti. Rövanşa da umut taşıyor sayılır. Daha ne olsun?
Penaltı verenler utansın!