Eğitim alanında yapılan en büyük yanlış muhtemelen eğitim sürecini bir bütün olarak görmek, eğitim-öğretim aşamalarını ayrıştırmadan analiz yapmak.
Daha açık bir ifadeyle anaokullarını, ilköğretim sürecini, liseleri, üniversiteyi (lisans), doktora aşamasını farklı yöntemlerle analiz etmek gerekiyor.
Bugünkü yazımda böyle bir tahlile girmeyeceğim ama sadece bu uzun sürecin klasik lise aşaması hakkındaki görüşlerimi sunmaya gayret edeceğim.
Senelerdir üniversitelerde ders veren biri olarak lise mezunu denen profili artık tanıdığımı zannediyorum, tanıdığım bu profilden hiç memnun değilim ama önemli olan benim memnuniyetsizliğim hiç değil.
Klasik lise eğitimi bireyin zihinsel gelişiminde, birey olma, yurttaş olma, insan olma süreçlerinde çok önemli bir aşamadır ama ülkemizde bu temel amaçların gerçekleştiğini iddia etmek çok kolay değildir.
Bu temel başarısızlığın çok farklı nedenleri var; nüfus baskısı var, öğretmen maaşlarına bağlı olarak öğretmen profili var, devletimizin lise eğitiminden yanlış beklentileri var, vs.
Ancak, lise süreçlerinin başarısızlığı konusunda tek örnek biz değiliz.
ABD gibi eğitim-öğretim süreçlerinde çok başarılı noktalara gelmiş bir ülkede de lise eğitimi dökülüyor, bu durumun da bu ülkeye özgü çok çeşitli nedenleri var.
Ama bu aşamada, yani lise mezunu profilinin çok başarısız olduğu iki ülkede, Türkiye’de ve ABD’de, lise mezuniyeti sonrası öğretim süreçlerinde büyük farklılıklar oluyor, bir tanesi bu açığı kapatıyor, diğeri kapatamıyor.
Önemli olan bir sıkıntıyı tespit ettikten sonra ya bu sıkıntıyı lise düzeyinde çözmek, bu çözüm kısa ve orta vadede imkansıza yakın gibi ise de, sistemi yeniden, bu yeni duruma uygun olarak tasarlamak.
Türkiye’de ve her yerde klasik lise aşaması sonrasında üniversiteye gidiliyor ama bu aşamada önemli olan üniversitenin üç ya da dört senelik lisans aşamasını yeni lise mezunu profiline göre tasarlayabilme becerisini, cesaretini, refleksini gösterebilme.
ABD bunu yaptı ve yükseköğretimde çok önemli bir sıçrama yaşadı, biz yapamıyoruz ve bu beceriksizliğe bağlı olarak da üniversite ve sonrası perişan oluyor.
Türkiye’de üniversite lisans müfredatı ve daha da önemlisi tanımı klasik lise dendiği zaman akla Kabataş, Pertevniyal, Haydarpaşa, Vefa, Erenköy Kız, Erzurum, Ankara Fen, Galatasaray, İstanbul Erkek gibi lise isimlerinin ve sadece bunların geldiği bir döneme göre tasarlanmış durumda.
Başka bir ifadeyle şehirleşmeye bağlı olarak nüfus baskısının kendini daha henüz çok hissettirmediği, başarılı öğrencilerin öğretmenliği tercih ettikleri bir döneme ilişkin, başarılı bir lise mezunu profiline göre tasarlanmış üniversite müfredatında bugün hala ısrarlıyız ve bu anlamsız ısrar sistemi mahvediyor, hem lise hem de üniversite öğretimini anlamsızlaştırıyor.
ABD’de eğitimciler çok daha gerçekçi, lise aşamasının başarısızlığını şimdilik kabul etmiş görünüyorlar, ortalama, sıradan bir lise mezunu profilinden sadece okuma, yazma ve, belki şaşıracaksınız, dört işlemi rahatlıkla yapmasını bekliyorlar ve emin olabilirsiniz bu beklenti çok gerçekçi, daha fazlası istendiği zaman iş, çok sayıda lisede bir komediye dönüşebiliyor.
Ama, ABD, üniversitenin lisans aşamasını bir tür yurttaşlık eğitimine, genel formasyona ayırıyor, meslek verme gibi bir hedefi yok, öğrenci yüz yirmi kredi ile mezun oluyor ise, branş dersi olarak taş çatlasa otuz altı kredi veriyor, kalanı genel kültür dersleri, lise sıkıntısı bu aşamada çok yetkin bir biçimde kapatılıyor.
ABD yükseköğretimini dünyanın en başarılı sistemi kılan aşama ise master ve doktora aşamaları.
Lise mezunu profilinin bizde de ABD’den pek büyük farkı yok ama biz nedense hala bu öğretmenlerin elindeki bu profile girift entegral problemleri çözdürüp, zor sosyal dersler veriyoruz ama sonuç tam bir başarısızlık, çocuk ne matematik öğreniyor ne de felsefe ya da sosyoloji, vakit boşa geçmiş oluyor.
BİZİM TEMEL HATAMIZ, bu profilde bir mezuna üniversitede sanki öğrenci 1940 Vefa Lisesi mezunu imiş gibi bir müfredat dayatmak.
Bırakalım böyle komiklikleri, üniversiteyi mümkün ise büyük anfi derslerine ya da internet üzerinden derslere dönüştürelim ama lisansüstü aşamalara bugünküne oranla yüz kat, bin kat daha fazla önem verelim, çok büyük kaynak ayıralım.
Eğitimde en büyük trajedi değişimi görmeden eskisi gibi yapmayı sürdürmektir muhtemelen.