Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaöğretim kurumları için hazırlamakta olduğu taslak metin basında tartışılmaya başlandı ama maalesef konu geldi, liselilerin evliliği meselesine dayandı.
MEB’in hazırladığı taslak kanımca çok olumlu ama, başka konularda da olduğu gibi, yetersiz.
Konunun detaylarına girmeye çalışacağım.
Eğitim-öğretim sektörü ülkemiz Türkiye’nin en sorunlu sektörlerinin herhalde en başında geliyor.
Bu sektör içinde de en sorunlu alanlar ortaöğretim ve lisansüstü aşamaları; lisansüstü öğretim meselesi bugünkü yazımın kapsamında değil.
Genel ortaöğretimde ve mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarında yaklaşık 4.8 milyon öğrencimiz var; bu okullarda da yine yaklaşık 140 bin öğretmen görev yapıyor.
Unutmayalım ilköğretim aşamasında da 11 milyon öğrencimiz, 500 bin öğretmenimiz var.
Sayılar, oranlar ilk bakışta çok fena değilmiş gibi duruyorlar ama sorun orada değil; temel sorun galiba sayısal pek değil, doğrudan niteliğe, kaliteye bağlı.
Gözlemlerim, bildiklerim, ülkemiz Türkiye’de, ortaöğretim sorunlarının, mevcut müfredat anlayışı, mevcut öğretim anlayışı ile çözülemeyeceğini bana gösteriyor.
Bu kadar çok sayıda öğrenciyle ve öğretmen profiliyle mevcut anlayışı sürdürmek “yapar gibi, eğitim verir gibi yapmaktan” başka sonuç vermiyor, vermeyecek; eğitim sektörünün bütünü en büyük KİT’tir derken bunu kastediyor idim.
Bakanlığın hazırladığı taslak bu açıdan önemli ve çok faydalı; yetersiz ama iyi bir başlangıç olabilir.
Liselerdeki mevcut müfredat öğrencilere senelerce inanılmaz bir yük bindiriyor; üstelik bu yük tümüyle gereksiz, anlamsız, ne verimlilik artışına ne de bireysel açılıma yönelik bir yük.
Yeni ortaöğretim yönetmelik taslağında ders geçme kolaylaşmaktadır, altı kırıkla üst sınıfa geçilebilmektedir, ders saatleri kısalmakta, erken mezuniyet olanakları gelmektedir.
Bu öneriler senelerdir savunduğumuz önerilere yakın durmaktadır.
Benim önerim, türkçe (anadil), matematik ve ingilizce dersleri dışında tüm derslerden sınıfta kalma tümüyle kaldırılmalı, lise mezuniyeti türkçe (anadil), matematik ve ingilizce derslerinden başarıya indirgenmelidir.
Söz konusu üç dersten başarı da merkezi bir sınav ve taban bir puana endekslenmelidir; amerikalıların senelerdir uyguladığı TOEFL türü bir sınav bu üç ders için lise mezuniyet koşulu olarak aranabilir.
Anadilini iyi kullanmak, bu dilde okumayı sevmek, matematiksel mantık sahibi olmak ve yabancı kaynakları kolayca okuyacak ölçüde ingilizce öğrenmek bir lise mezunu profili için çok yeterli bir düzeydir.
Bundan fazlasını istemek hem mevcut kaynak sınırları dahilinde olanaksız, ama daha da önemlisi gereksizdir de.
Anadilini iyi kullanan, matematik mantığa sahip, iyi ingilizce bilen bir öğrenci zaten diğer alanların bilgilerine kolayca ulaşabilir; üniversite aşamasında da, bu temel bilgilere sahip bir öğrenci her alana girebilir.
Üniversitede fizik okumak isteyen bir öğrencinin, iyi matematik öğrenmiş ise, lise fizik bilgisine ihtiyacı yok mertebesindedir, bu gerçek iyi anlaşılmalıdır.
Öğretmen yetiştirmek için kullanılan kaynakların da çok büyük bölümü türkçe (anadil), matematik ve ingilizce öğretmeni yetiştirmek için kullanılmalı, kaynaklar bu alana çok daha fazla tahsis edilmelidir.
İlk yapılması gereken de mevcut sistemin anlamsızlığının kavranmasıdır.
Liselerde sıfır mertebesinde ingilizce, çok kötü türkçe ve edebiyat, daha da kötü matematik öğretildiği sürece üniversiteler ve bağlı olarak da ekonomi uzun vadede çuvallamaya mahkumdurlar. twitter.com/KarakasEser