Kırımlı filminde toplama kampında ölen bir Türk gencini canlandıran Ali Barkın sinemamızın tarihe bakışına haklı ve sert eleştiriler getiriyor.
Yeni oyuncuların filmlerde gösterdikleri performanslar kadar sinemaya bakışları, hayatı yorumlamaları da çok önemli. Dizilerden tanıdığımız Ali Barkın’ı ilk sinema filmi Kırımlı’da çok değişik bir rolde seyrettik. Toplama kampında ölen bir Türk gencini canlandıran Barkın, sorularımıza verdiği cevaplarla geleceğin önemli oyuncularından biri olacağının mesajlarını verdi.
- Senaryo size geldiğinde etkilendiğiniz ve rolü kabul etmenize sebep olan şey neydi?
Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar romanı ve senaryoya uyarlanmış hali beni oldukça etkiledi. Bu etkilenmede tarihe olan ilgimin payının da büyük olduğunu söyleyebilirim. Bir diğer önemli faktör de Burak Cem Arlıel. Bu tip senaryoların altından kalkmak kolay değil. Arlıel’i Türk Pasaportu filminden tanıdığımdan sonsuz bir güvenle kabul ettim projeyi.
- Oynadığınız karakteri nasıl tanımlarsınız?
Kırım Türklerinin bağımsızlığı uğruna birçok fedakarlık yapmış olan Sadık Turan’ın esaret günlerinde kampta tanıştığı iki Kırımlı kardeşten küçüğü Halil. Genç yaşta kendini savaşın içinde bulmuş, hasta, kırılgan bir genç. Abileri için korunup kollanması gereken, belki de içlerinde insana dair kalmış olan tek şey bu çocuk.
- Tarihi bir konuyu ele alan bu filmdeki rolünüze hazırlanmak için neler yaptınız?
Oyunculuğa dair çalışmaları bir tarafa bırakıyorum. Bolu’da kurulan platolar, giydiğimiz kostümler ve sanat ekibimiz o kadar başarılıydı ki bunların içine girmek bile yeterli olabilirmiş o anlara gitmek için.
- Dünya tarihini direkt etkilemiş bir ülke sineması olarak Türk sinemasının tarihi olaylara yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Yeterliliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk sinemasını, tarihi filmler alanında yeterli bulamıyorum ne yazık ki. Bu noktada ya hikaye kurgusunda ya da görsel gerçeklikte eksikler var. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın tarihi çok zengin. Buna karşın hikaye hususunda kısır kalınması üzücü. Dönem insanına ve yaşanmışlıklara inilmeden, bir lider, padişah ya da fedainin peşinden koşup durmuş senaryolarımız. Çoğu projede senaryo değil, lise yıllarındaki tarih kitabımı okuyor hissiyatına kapılıyorum.
- Kırımlı’nın ilk uzun metrajınız olmasının sebepleri nelerdir?
Hikaye ve senaryo konusunda oldukça seçici olmam.
- Yurtdışında sinema oyuncusu ile dizi oyuncusu arasındaki sınırlar belli. Türkiye’de bu sınırların belli olduğuna inanıyor musunuz? Bunun sinemamız için bir avantaj veya dezavantaj oluşturduğunu düşünüyor musunuz?
Bunun cevabını verebilmek için bizim dizilerimizin de 50 dakikaya indiği günleri beklememiz gerekli. Bir dizi bölümü ve bir sinema filminin aynı uzunlukta olup da birinin altı günde diğerinin 2-3 ayda çekildiğini göz önüne alırsak ne oyuncularımızı ne de set ekiplerini yurtdışı ile kıyaslayamam.
- Sinema macerasına devam edecek misiniz? Kariyerinizdeki dizi, sinema ve tiyatro dengesinden memnun musunuz?
Sinema hayatımda her zaman olmasını istediğim ve kariyerimi üzerine kurmayı düşündüğüm mecra. Şu sıralar sinemanın kariyerimdeki eksikliğinin farkındayım. Ama ileride başka projelerde de göreceksiniz beni.
KÖŞEYİ DÖNME MACERASI
- Yeni diziniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Yeni TV projem Yeşil Deniz sıcak bir ege komedisi. Dört kafadarın başından geçen keyifli bir ‘köşeyi dönme’ macerası. Seyircinin yorulmadan, tebessüm ederek takip edeceği, ‘eski biz’leri bulacağı bir iş olacağını düşünüyorum.
- Dizilerin kalitesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kaliteyi artırmak için neler yapılabilir?
Dizi süreleri kesinlikle kısaltılmalı. İnsani çalışma koşulların sağlanmasının ve can kayıplarının engellenmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Tüm bunlardan sonra dizi kalitesi konusuna da gelinir.