Mutlaka kazanmak zorunda hisseden lider takımla, ‘Belki kazanabilirim’ diyen bir takımın maçında çoğunlukla hücumcu yüklenir, savunmacı kapanır.
Aykut Kocaman’ın Konyaspor’u savunması güçlü bir ekip. Onu birinci bölgesine duvarlar ören bir kimlikte de izledik. Ancak dünkü savunma yapısının biçimi o değildi. Sahanın her yerinde uygulanan bir takım savunması gördük. Özellikle Beşiktaş hücumlarını oluşturan bireysel becerileri imha etmeyi planladılar. Oyun kurmaktan, bozmayı fazla aklına getirmeyen Beşiktaş’ı, topa sahipken oynatmamaktı ilk yarıdaki hedefi Konya’nın. Hakemin omuz omuza mücadelelere bile izin vermeyen dengesiz faul anlayışından da yararlanarak Beşiktaş’ın oyun kimliğini bozmayı başardı. Yalnız bununla mı? Gökhan’ın topla oyalanması da Konya’nın onu ve dolayısıyla top atacağı yerleri, adamları kolayca kollamasına yaradı. Başlarda topla sanat yapmaya kalkıştığı anlarda İsmail’i de çıkarmadılar. Ama Quaresma’yı durduramadılar. Çünkü Q17 dün çabuktu, topu bekletmedi ve iyi ortalar kesti. Bir taraftan top gelmemesi yüzünden beslenmeyerek körleşen Gomez, Q17’den gelenleri de kullanamadı.
Konyaspor’un ikinci yarıda savunma ağırlığından, oyunun iki yanını oynamaya geçişi, mücadelenin yapısını da değiştirdi. Konya’nın atakları da çoğaldı BJK’ın hücumları da etkinlik kazandı. Oğuzhan’ın golü akıl, özgüven ve beceri doruğuydu. Üç kez çerçeveyi bulamayan Gomez ikinci golde tam bir golcü vuruşu yaptı. Quaresma sinirli ve sarı kartlıydı. Güneş, iyi olmasına karşın onu alıp Olcay’ı göreve sürdü. Olcay’ın ilk pası Gomez’e asist oldu. Oyundan alındığına öfkelenen Q17’nin bundan sonra yüzünün gülmesi anlamlıydı. Konya yüklenirken gösterilen takımca savunma da BJK için önemli bir değerdi. İkinci yarıda, Ligin ilk yarı liderliklerini süsleyen bir gösteri yaptılar.