Türkiye’yi her alanda sıkıştırmaya devam ediyorlar. Önce bölgesinde...
Şimdi de kendi içinde nefes alamaz hale getirmeye çalışıyorlar.
Bölgesel güç dengelerinde Türkiye’nin yanındakileri uzaklaştırmak için olmadık şantajları yapıyorlar.
Terörü sınırlarımızın içine zerk edenler, etnik kimlikleri, mikro milliyetçilikleri, mezhep ayrılıklarını körüklüyorlar.
***
Devlet adamları böyle dönemlerde alacakları kararlarla ya memleketin nefes borularını tamamen tıkarlar...
Ya da bir yolunu bulup nefes alınmasının önünü açarlar.
Türkiye’nin son 13 yılının taşıyıcı siyasal kadrosu Ak Parti’dir. Ak Parti’nin değişimdeki büyük payı, bugünlerde nefes borularının açılmasında da rol almasını gerektiriyor.
Ve elbet siyasal kadronun istikametini belirleyen liderlere de bu dönemde yine önemli bir sorumluluk düşüyor.
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile bu dönemde uyumlu bir profil sergilemesi Türkiye’nin büyük bir kazanımı olarak dikkat çekiyor..!
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin stratejik iddialarından geri adım atmadığının işaretlerini son bir iki gündür yeniden ortaya koydu.
Ancak yine Temmuz ayından bu yana inisiyatif alarak büyük hamleler yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı hamlelerle, Türkiye’nin tıkanan önünü açma yoluna girişti.
İddialarımızdan geri durmak değil ama yeni çıkış yolları bulmak amacıyla belirgin manevralar yapıyor.
Türkiye’nin nefes almasının önünü geçmek isteyenlere inat son 3 ayda Batı kampı ile olan ilişki biçimimiz yeniden tanımlanıyor.
Görünüşte “İncirlik Üssü”nün (DAEŞ terör örgütü ile mücadelede) Amerika ve müttefiklere açılması ile başlayan yeni süreçten bahsedebiliriz.
Muhataplarımız açısından, Avrupa Birliği ülkelerinin kapısına dayanan mülteci sorununun da Türkiye’nin Batı için vazgeçilmez olduğu gerçeğinden de söz edebiliriz.
Nefes borumuzu kesen merkezleri sayarken Brüksel ve Washington’u baştan bu yana zikretmiştik.
O halde, son dönemde Türkiye’nin içine dönmesi ve özellikle tekrar terörle mücadele döneminin başlamasında bu merkezlerin etkisini göz ardı etmiyoruz.
Buna mukabil bölgesel aktörlerin bu merkezler eliyle nasıl zaman zaman alt üst edildiğini de aklımızdan çıkarmış değiliz.
Böyle bir atmosferde, siyasetin zayıf değil bilakis güçlü olması gerekir. 7 Haziran tablosundan sonra “irade eksikliği” bekleyenler tarafından terör sınırlarımızın içine zerk edildi.
İşte tam da böyle bir dönemde liderlik yapmak gerekliydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kişiselleşmiş tüm husumet ve gerginlikleri bir tarafa bırakıp Batı kampı ile yeni bir perspektif geliştirdi.
Almanya Başbakanı Merkel’in İstanbul ziyaretini bu anlamda, tarafların restleşmeden sonra birlikte çalışma iradesinin göstergesi olarak okuyorum.
Son Gar Meydanı katliamının ardından bu ziyaretin gerçekleşmesinin siyasal etkilerini önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Ekonomi ve Avrupa Birliği perspektifi ise ziyaretin görünen yüzü!
Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar sınırlarını bilen ve gerektiğinde “güncelleme” yapan bir lider zor bulunur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye onca badireden kurtulurken aldığı inisiyatifleri hatırladıkça...
Son 3 ay içinde yaptıklarını nefes borumuzun yeniden açılması adımları olarak okuyorum.
Sizce de öyle değil mi?