Görünüşe göre Mahmut Cibril’in Ulusal Geçiş Konseyi, Libya parlamento seçimlerinde zafer kazandı. Buna kimin daha çok şaşırdığını bilmek zor. Kazanacağına kesin gözüyle bakılan Müslüman Kardeşler’in Adalet ve Kalkınma Partisi mi, yoksa ben dahil deneyimli gözlemciler mi?
Seçimler uluslararası gözetmenler tarafından izlendi ve adil şekilde yapıldığından şüphe etmek gereksiz. Oy kullanma hakkı olanların % 60’ından fazlası, yani 2 milyon 800 bin Libyalı seçime katıldı ve küçük şiddet olaylarına rağmen, seçim sandıkları sakindi. O zaman neden Libya’da, Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, devrim sonrası seçimlerde İslamcılar üstün gelmedi?
Öncelikle, Libya halkının büyük çoğunluğu Sufi İslam’a meyilli dindar insanlar. Bu, İslamcılar’ın benimsediği Selefi köktenciliği değil. Doğuda, Bingazi etrafındaki bölge uzun zamandır İslamcılar’ın bir kalesi ve bunun gibi istisnalar olsa da, Libya için en doğrusu ılımlı demek olur.
İkincisi, Albay Kaddafi kırk yıl boyunca rejimi için en büyük tehdit olarak gördüğü İslamcılar’ı şeytanlaştırmak için uğraştı ve halk arasında bir güvensizlik iklimi yarattı. İslamcılar’a zulmetti ve kuvvetleri 1996’da, Ebu Salim cezaevinde bin 270 İslamcı’yı katletti. Katliam bu yıl Haziran ayında bir halk töreniyle anıldıysa da, toplumda radikallere duyulan endişe köklü. Selefiler’in Tunus’taki bir Sanat Galerisi’ne saldırması sonrası çıkan isyanlar gibi Tunus ve Mısır’daki bazı radikal unsurların eylemleri bu endişeyi güçlendiriyor.
Üçüncü olarak, İslamcılar siyasi olarak UGK partileri kadar iyi organize değil. Kaddafi’yi devirme sürecinde en önde yer almış ve birçok adam kaybetmiş olsalar da, siyasi varlık oluşturmayı son ana, seçimlerden birkaç ay öncesine bıraktılar. Liberal akım sadece daha iyi organize olmakla kalmadı, hükümet deneyiminden de yararlandı. Çelişkili biçimde, Cibril ABD’de ekonomi eğitimi almıştı ve Kaddafi’nin ekonomik danışmanı olarak deneyim kazanmıştı. UGK büyük ölçüde Batı modeline dayanan, en cazip olmak üzere tasarlanmış, zekice bir kampanya yürüttü.
UGK’nın liberal manifestosu, devrime yol açan meselelere ve devrim sonrası endişelere odaklandı: Kişisel özgürlük, kadın hakları, sosyal devlet, ulusal uzlaşma vb.
Dördüncüsü, Batı’ya karşı tavır. Unutmayalım ki Libyalılar ‘liberal’ Batı’ya daha olumlu ve minnetle bakıyorlar, çünkü NATO’nun müdahalesi Kaddafi’nin devrilmesinde kritik rol oynadı. Libya bu açıdan zaferi yardım almadan kazanan Mısır ve Tunus’tan farklı bir konumda.
Duruma dikkatli bir iyimserlikle yaklaşmak yerinde; fakat seçimler Libya için en azından şimdilik, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek müjdelemiyor. Libya toplumu kavimsel ve bölgesel olarak bölünmüş. Özellikle eski rejime sadık olanlar dışlanmış hissediyorlar ve ülkenin doğusundaki petrol zengini halk, tamamen ayrılıp kendi bağımsız devletlerini kurmak istiyor. Yeni hükümetin karşılaşacağı başlıca zorluklar şunlar: Öncelikle, İslamcılar sonucu kabul edip güç kontrolünü Liberal rakiplerine bırakacaklar mı? Şimdiden Cibril’in dürüstlüğü ve sadakati konusunda sorular sorulmaya başlandı. Hükümetteki AKP’nin lideri Muhammed Savan, Cibril’in çevresini, Kaddafi rejiminin müttefikleri olarak nitelendirdi. İslamcılar seçim sonuçlarını reddedip Cibril’in UGK’sine karşı ayaklanırsa, bu siyasi felce, hatta kanlı çarpışmalara sebep olabilir. İslamcılar; silaha, destekçiye ve askeri müfrezelere sahip oldukları için büyük ihtimalle kazanan taraf olacaktır.
İkinci zorluk, Libya halkının kültürel, bölgesel, kavimsel farklılıklarını yansıtan ve komşu ülkelerin desteğine sahip bir ulusal birlik hükümetinin nasıl kurulacağı.
Üçüncü zorluk ise güvenlik. Libya’nın faal bir ordusu veya polis gücü yok. Ülke silah kaynıyor ve milisler devam eden bölgesel savaşlarla, soygun ve adam kaçırmalarla meşgul. Yeni hükümet, milisleri silah bırakmaya razı edebilecek mi? Bu küçük bir ihtimal gibi görünüyor.
Dördüncü zorluk; devlet yapı ve kurumlarının tekrar inşası, tüm insan hakları ihlallerine ve cinsiyet, ırk temelli etnik, kavimsel ve bölgesel ayrımcılık uygulamalarına son verilmesi ve suç işlememiş olan tüm tutukluların serbest bırakılması ve suç işlemişlerse, adil ve bağımsız yargı çerçevesinde yargılanmaları.
Beşinci zorluk, ayrılıkçı hareketler karşısında Libya topraklarının ve nüfusunun birliğini sağlamak.
Ayrıca yolsuzlukların kökünün kazınması, eşit gelir dağılımının güçlendirilmesi, temel hizmetlerin sunulması ve ülkenin her bölgesinin ayrımcılık yapılmadan geliştirilmesi de söz konusu.
Libya halkı, Kaddafi döneminde uzun süre acı çekti. Devlet hazinesine yılda 60 milyar dolardan fazla getiren dev petrol rezervleri düşünülünce sağladığı eğitim, sağlık ve refah içler acısıydı.
Seçimler Libya’ya birçok yeni fırsat sunuyor. Umalım ki yeni elit kişisel çıkarların cazibesine kapılmadan, tüm ülke için barış, birlikte yaşam, uyum ve zenginliği hedefleyerek hareket etsin. Ne de olsa 30 binden fazla Libyalı bunun için can verdi.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.