Almanya, ülkesindeki seçim sürecinde ‘Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı’ üzerinden iç politika yürütmüştü.
Bu süreçte Türkiye’ye silah ve mühimmat satışına da engel çıkardı; İncirlik’teki uçaklarını ve askerlerini Ürdün’e taşıdı.
Seçimler bitti, karşılıklı adımlar atılmaya başlandı.
Silah satışı, Leopard tanklarının modernizasyonu gibi konular gündemden kalktı, normalleşme başladı.
Afrin operasyonu başladığında ‘bir kısım’ Alman medyasının yayınları ve öteden beri terör örgütü PKK’yı desteklemesiyle bilinen Sol Parti’nin soru önergeleri hükümeti sıkıştırmaya başladı.
Türkiye’ye silah ve yedek parça satışının durdurulmasını, Leopard tanklarının modernizasyonunun yapılmamasını istediler.
Hükümet de bu baskılara olumlu karşılık verdi. Leopard’ları modernize edecek olan Rheinmetall şirketinin CEO’su Armin Papperger, Berlin-Ankara hattında mekik dokudu. Nihayet seçimden sonra sorun çözüldü.
Afrin operasyonu ile birlikte aynı baskılar yine başladı. Ancak hükümet sözcüleri bu kez “Aa! Leopard tankları mı kullanılıyormuş” diye karikatürize edebileceğimiz cevaplar verdiler.
Fakat;
Son iki gündür bazı ‘geri adım’ sinyalleri gözleniyor.
Yani, Türkiye’nin Afrin operasyonu üzerinden PKK/YPG konusunda ABD ile ‘iyice gerilmesiyle’ birlikte…
ABD’nin Almanya’da resmi ve sivil ‘paralel yapıları’ olduğunu söylerler.
Ben sadece birleştiriyorum.
***
Peki Türkiye savunmada Almanya’ya bağımlı mı?
Türkiye, 1999’da 976 milyon euro ile Almanya’nın en büyük silah müşterisiydi.
Ancak bu rakam 2003’te 440 milyona, 2008’de 44 milyona, 2015’te 39 milyona düştü; 2016’da 84 milyona çıktıysa da, 2017’de Alman devletinin satış izni 30 milyonda, satış gerçekleşmesi ise 15 milyon Euro civarında kaldı.
En büyük kalemler deniz araçları, tanklar, mühimmat ve elektronik cihazlar.
Türkiye ile bir gerginlik olduğunda konu edilen ise sadece Leopard tankları.
Bu konuda ise durum şu:
Türkiye Almanya’dan 80 ve 90'lı yıllarda 397 Leopard-1 tankı, 2006-11 yılları arasında ise 354 Leopard-2 tankı aldı. Ancak TSK’da bundan çok daha fazla sayıda başka tanklar var.
Birinci not: Bu tanklar yeni alınmadı, neredeyse tamamı ‘ikinci el’…
İkinci not: Leopard-1’ler için ‘savunma durumunda kullanılabilir’ sınırlaması var. Ancak bu tankların bugün sadece ‘dışı’ Alman. İçi tamamen yenilendi ve Aselsan tarafından donatıldı.
Üçüncü not: Leopard-2’lerde kısıtlama yok.
Almanya ne yapabilir?
Leopard’ların modernizasyonunu ve ihtiyaç duyduğu yedek parçaların satışını durdurabilir.
Aynı zamanda diğer bütün savunma sanayi ürünleri pazarını da kaybeder.
Türkiye, acil tamiratları yapabilir; bozulana kadar da kullanır. Bu süre içinde mermilerini birçok ülkeden satın alabilir. Ayrıca, terörle mücadele için elinde sadece Leopard’lar yok.
Almanya ise diğer bütün savunma sanayi ürünlerinde Türkiye pazarını kaybeder.
Özetle, Almanya’nın ‘tam ambargosu’ bile Türkiye'nin savaş kapasitesini etkilemez, aksine, Türkiye pazarına girmek isteyen Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelere fırsat yaratır.
***
Savunma kaynaklarından gelen son bilgiyi de ekleyelim:
Zeytin Dalı operasyonunda kullanılan uçak ve tanklar ABD, Alman menşeli olabilir; ancak kullanılan mühimmatların yüzde 99’u ‘yerli ve milli’…
Yeterli stok da var, üretim de yapılıyor.
Almanya’nın ‘silah ambargosu’ tehdidi, ancak durumun ne olduğunu bilmeyen Alman seçmeni etkilemeye yönelik bir ‘iç politika’ malzemesi.
***
Peki Almanya silah satışında ‘gerçekten’ insani değerleri gözetiyor mu?
Alman resmi kanalı ARD’nin yayınladığı verilerden aldım:
2014-17 arasında ‘özel izin’ gerektiren silah satışları 25 milyar Euro'ya yükseldi.
AB ve NATO üyesi olmayan ‘üçüncü' ülkelere ise sadece son iki yılda 6 milyar Euro tutarında silah satıldı.
‘Üçüncü ülkeler’ kimler?
Cezayir: 1,36 milyar Euro
Mısır: 1,36 milyar Euro
S.Arabistan: 254 milyon Euro
BAE: 213 milyon Euro
Mısır, S.Arabistan ve BAE bu silahları, 10 binden fazla sivilin bombardımanlarda, 2500’den fazlasının da çöken altyapı nedeniyle ‘koleradan’ can verdiği Yemen'e yönelik saldırılarda kullanıyor!