İtalya’nın en büyük nehri olan Lambro’yu biliriz de, Arakan’dan geçen Lemro Nehri’ni bilmeyiz...
Birisinin suları nehir yeşilidir, diğerinin suları kan kırmızısı...
Lambro’ya birazcık “petrol” sızsa tüm Dünya Doğal Hayatı Koruma, Dünya Çevre Örgütleri “börtü böceğin” yaşam hakkından dem vurur, İtalya’nın “tehlikeye” giren nehri Türkiye’deki medyamıza haber olur da, Lemro Nehri’nden 1942’den bu yana masum insanların kanları akar da “börtü böcek” kadar kıymeti olmaz!
Lemro Nehri neresi? Arakan neresi? Aslında ben ne diyorum, ne anlatmaya çalışıyorum!
Bölgede 70 yıldır yaşadıkları insanlık dramına rağmen dünyaya seslerini duyuramayan Arakanlı Müslümanların geleceğe dair umutsuzluklarını, yıllarca Bangladeş’teki kamplardan birinde yaşayan 75 yaşındaki Kala’nın şu cümlesinde buluyoruz:
“Bizi bütün acılarımızdan kurtaracak ölümü bekliyoruz.”
***
Arakan.. Burma.. Birmanya... Ya da Myanmar... 1942 yılından bu yana bölgede kan gövdeyi götürüyor, Müslüman Rohingyalılar sistematik bir şekilde imha ediliyorlar!
Bölgeye 14 yıldır insani yardım götürmeye çalışan ve bu tecrübeye dayanarak bir Arakan Raporu hazırlayan İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım’a “1942 yılından bu yana sistematik bir şekilde katliam yapılıyor da bizler niye yeni duyuyoruz” diye biraz da sitemle sordum.
Bülent Yıldırım, “Biz bölgeyle 14 yıldır ilgileniyoruz ve ulaşabildiğimiz insanlar Arakan’ı biliyorlar ancak dediğin gibi kamuoyu maalesef Arakan’ı 3 Haziran’dan bu yana tanımaya ve bölgede yıllardır bir katliam ve imha yapıldığını öğrenmeye başladı. Bunun sebebi de, oradaki katliam fotoğraflanamıyordu. 3 Haziran’dan bu yana orada yaşanan dramın hangi boyutta olduğunu göstermeye çalışıyoruz” dedi.
İlk katliam İngilizlerin ülkeden çekilmelerinden kısa bir süre sonra yaşanmış. Minbya köyünde başlayan ve tüm Arakan’a yayılan 40 gün boyunca aralıksız olarak süren saldırılarda, 150 bin Arakanlı Müslüman katledilmiş ve Lemro Nehri’nden masum insanların kanı akmış...
***
İHH’nın hazırladığı Arakan Raporuna göre, Myanmar yönetiminin bölgeden Müslümanların izini silmek ve bölgenin çehresini tamamen değiştirmek için yapmadığı zulüm baskı ve katliam kalmamış, 500 binden fazla Müslüman bölgeyi terk etmek zorunda bırakılmış. 1947 yılında gerçekleşen saldırılarda, 1954 yılında Muson Operasyonunda, 1978 yılında Kral Dragon Operasyonunda onbinlerce Müslüman katledilmiş.
Bırakın insan hakları konusunda Avrupa Birliği standardını yakalamayı, Arakanlı Müslümanların şu yeryüzünde kayıtları bulunmamakta, seyahat etmeleri bir tarafta dursun, evlenme hakları dahi ellerinden alınarak yeryüzünden kayıtları düşmüş!.. Burma’nın 1982’de kabul ettiği Vatandaşlık Kanununa göre, kendi topraklarında yabancı statüsünde bile değiller.
Burma yönetimi, Akyab bölgesini de adeta Nazi kamplarına çevirmiş Müslüman halk için.
Arakan’da yaşananların, yoksulluktan kaynaklanan bir sorun olmadığını, Müslüman bir halka uygulanan soykırım olduğunu bilmek gerekiyor.
Bugüne kadar görmezden, duymazdan gelinen bu zulme artık dur denilmelidir. İslam ülkeleri ile örgütleri Arakan’da yaşanan zulme karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve dünya kamuoyunun bütün dikkatlerini Arakan’a çevirecek açıklamalar yapmalıdır.
Sırf müslüman oldukları için öldürülen bu insanlar, vahşi yaşam içindeki “börtü böcekten” daha fazla yaşamayı hakediyorlar...
Lambro Nehri’ne sızan bir parça “petrol” sızıntısı için dünyayı ayağa kaldıranlar! Bakın, yetmiş yıldır Lemro Nehri’nden masum insanların kanı akıyor...