Ergenekon davası nihayet karara bağlandı.
Bu henüz ilk aşama.
Ancak kararlar da, kararların artık verilmiş olması da çok önemli.
Türkiye’de değil darbe yapmak, darbeye kalkışmak, darbeyi planlamak, hatta darbeye zemin hazırlamak amacıyla kaos planları yapmak bile en büyük suçtur.
Demokratik düzeni hedef alan her türlü girişim en ağır şekilde cezalandırılır.
‘Velev ki’ daha ‘çağdaş’, daha ‘batılı’ bir demokratik sistem hedeflemiş olsunlar, bu hedefe demokrasi dışı yollardan, demokrasiyi bir süreliğine askıya alarak, seçilmiş sivil idarecileri silahla veya silah destekli faşist baskıyla görevlerini yapamaz hale getirerek varmak bizzatihi ‘çağ dışı’dır.
En ağır suçtur...
Lanetlidir...
Kararların verilmiş olmasıyla ‘uzun yargılama’ ayıbı da ‘bahanesi’ de ortadan kalkmıştır.
Uzun yargılama, yani geciken adalet sadece demokrasilerde değil, tüm çağlarda ‘ayıp’tır.
Boykot, mahkeme işgali gibi eylemlerle davayı uzatarak ‘uzun yargılama’ bahanesine sarılmak da bir başka ayıptır. Bu da ortadan kalkmıştır.
Şimdi temyiz süreci başladı. Yargıtay kararları inceleyecek.Çok sayıda karar arasında düzeltilmesi gerekenler olacaktır. Ancak bunlar davaya konu darbe organizasyonunun varlığını ortadan kaldıracak boyutta olmayacak.
Ardından sanıklar -muhtemelen- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde haklarını arayacaklar. En sağlıklı ve lafı sakınmadan konuşabileceğimiz gün, AİHM dahil tüm yargı yollarının tüketildiği gün olacak.
Ancak davadan birkaç gün sonra sakin kafayla yapılan haberlere bakıldığındı, Ergenekon davası ve kararlarına eleştirel yaklaşan medyada iki figürün kullanıldığı dikkat çekiyor; Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve ‘bombacı’ Osman Yıldırım...
Başbuğ’un kariyeri sıralanarak müebbet hapis alması ile Yıldırım’ın tahliye edilmiş olması kıyaslanıyor.
Başbuğ, örgüt faaliyeti çerçevesinde cebir ve şiddet kullanarak zhükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsten ceza aldı.
Yıldırım’ın ise bu ‘cebir ve şiddet’in içerisinde kaosta küçük bir rolü var sadece. Danıştay saldırısını yapan Alparslan Arslan ile birlikte Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinden bomba temin etmek ve bunları Cumhuriyet gazetesi bahçesine atmak... Kariyerinin kalanı ise hırsızlık, yaralama, gasp ve cinayet!.. Basit bir ‘iyi çocuk’ olarak aldığı 8 yıl 9 ay hapis cezasını tamamladığı için tahliye edildi.
İlker Başbuğ, darbe için gömülen LAW silahları bulunduğunda basın toplantısı düzenleyip “Bunlar boru” dediğinde genelkurmay başkanlığı kariyerini. hükümeti devirme planlarına feda etmişti zaten.
Dünkü gazeteler, Ergenekon Terör Örgütü davasını itibarsızlaştırmak isteyenlerin elinde İlker Başbuğ’dan başka tutar adam olmadığını da gösteriyor. Bunda en önemli etkenlerden biri de kuşkusuz, Başbakan Erdoğan’ın da Başbuğ’a sahip çıkma olarak algılanan sözleri. Bu şekilde hükümete de mesaj verilmeye çalışılıyor.
Bir başka genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt da Başbuğ’a destek veriyor. Ancak, Şemdinli’de kargaşa çıkarmak için bir kırtasiyeciye bomba koyarken yakalanan iki sivil astsubayı “tanırım, iyi çocuklardır” diye savunan Büyükanıt’ın İlker Başbuğ için “tanırım, iyi komutandır” demesi birçokları için “hakimler isabetli karar vermiş” anlamına geliyor.
İlker Başbuğ’un tutuklanmasına Başbakan da tepki göstermişti. Ergenekon’dan ağır müebbet cezası almasına kamuoyunda tepki oluşturulur, bir şekilde Yargıtay’dan da cezasının bozulması sağlanabilirse davanın tümü sarsılabilir beklentisi makul görünmüyor.
Mahkeme diyor ki; LAW silahı ne kadar ‘boru’ysa, Başbuğ da o kadar masumdur...
Yüksek yargı son sözü söyleyene kadar bekleyeceğiz.
Demokrasi bayramını kutlayacaksak, demokrasinin adaletsizlik üzerine kurulmadığından emin olmamız gerekiyor.
Bayram deyince...
Dün ‘baba’sız ilk bayramdı benim için. Babalarının ellerini öpen çocuklar tutup genişlettiler içimdeki boşluğu. Bu kıskançlıkla sanırım, annemin iki elini ayrı ayrı öptüm.
Çocuklarınız kadar çocukluğunuzun da kıymetini bilin...
Bayramınız kutlu olsun...