Artık görmek istemeyenler de görmek zorunda! Terör sadece terör örgütünden, teröristlerden, canlı bombalardan ya da tetiği çekenlerden ibaret değil. Arkasında şirketlerden ve devletlerden oluşan devasa bir sektör var ama aramızda bulunup teröre ortam sağlayanlar da var.
Aramızdalar. Siyasetçi, gazeteci, sanatçı, akademisyen vesaire kılığıyla terörü destekliyor, bahane üreterek besliyor, devleti suçlayarak katilleri saklıyorlar.
Lanetledikleri terör örgütü değil, devlet ve hükümet... Endişelendikleri asker polis ve siviller değil teröristler... Eleştirdikleri yayın yasağının geç konması değil neden konduğu...
Bu teröre hizmettir, terörle ittifaktır, bizatihi terördür. Bir terör örgütü bu kadar destek alıp sayelerinde görünmez oluyorken öldürmekten neden vazgeçsin.
Yoksa terör çıplak haliyle zaten korkunç ve reddedilemez bir suç. Ama terör, misal 1128 aydın bildirisiyle ya da Cumhuriyet gazetesi yayınlarıyla veya desteği aşikar olan bir takım isimlerin medya performanslarıyla kamufle oluyor, yumuşuyor, gevşiyor ve sivil yüzler bularak muğlaklaşıyor.
Üstelik teröre hizmet burada da kalmıyor. Bunların şuursuzluğuna, devlet düşmanlığına, terör örgütleriyle ya da arkalarındaki güçle “duygusal” ilişkilerine dikkat çekip “bakın insan öldürüyorlar” diye cezai yaptırım istediğinizde utanmadan hak-hukuktan, ifade-basın özgürlüğünden dem vuruyorlar!
Ama hiçbiri, terör yüzünden ölenlerin yaşam hakkından bahsetmiyor!
Kolu bacağı kopanların vücut bütünlüğünü koruyarak yaşama hakkı var demiyor!
Sevdiklerini kaybedenlerin bitmeyen acısı, özlemi umurlarında bile değil!
Yaşam hakkının evrensel insan hakları sözleşmelerinin ve anayasanın koruduğu ilk hak olduğunu itinayla saklıyor ve kendi şımarık taleplerini her şeyin önüne koyuyorlar!
Ölen öldüğüyle kalıyor. Büyüyen bir rakama dönüşüyor!
Böyle devam edemez! Terörle mücadele kanununda ne değişiklik gerekiyorsa yapılsın, cezalar artırılsın. Uygulamada sorun varsa aşılsın, daha kuşatıcı ve gerektiğinde daha katı olabilen bir uygulamaya geçilsin.
Teröristin ve terör sevicinin elini rahatlatan bir terörle mücadele olamaz.
Bu arada “terör yasalarını gevşetin” buyuran AB’nin de, terör örgütleriyle mücadelede Türkiye’yi yalnız bırakan hatta terörden yana tavır alan, işbirliği yapan devletlerin de -açık yazacağım- canı cehenneme!
Kendi şehirlerinde DAEŞ, El Kaide vs. bir bomba patlattığında ya da toplumsal kalkışma olduğunda hukuku askıya alıveren ve olağanüstü sert önlemlerle mukabele ediveren devletlerin, terör bizim canımızı sistematik olarak yaktığında ne dediğine bakmak zorunda değiliz. Ölen biziz!
Ama pes edecek de değiliz. Güçlüyüz, demokrasiyi ve canlarımızı hukuk içinde kendi önceliklerimizle koruyabiliriz...
Şehide rahmetle!
‘Oruçlunun duası reddedilmez’ buyruluyor. Tüm kalbimle duam şudur:
“Allah’ım kaybettiklerimize rahmet et. Acılı ailelerin gönlünü genişlet, sabrı cemil nasip et. Yaralanan, kolunu bacağını kaybeden, canı yanan kardeşlerimizin acılarını dindir, onları sevdiklerine bağışla.
Adı ne olursa olsun, aşağılık katil sürülerinin, arkalarında olanların, savunanların, terör üzerine siyaset kuranların belalarını, cezalarını bekletmeden bu dünyada ver, öte dünyada yerleri zaten cehennem.
Bütün bu saldırıların, kayıpların, acıların ortasında kalan bizlere dayanma gücü ver. Terörle, destekçileriyle, terör örgütlerini üzerimize salanlarla mücadelemizde bizi muvaffak eyle.
Hali hazırda ülkenin dört bir yanında teröre karşı canı pahasına mücadele veren asker ve polislerimizi ve onların yüreği ağzında ailelerini güçlü kıl, muhafaza eyle Yarabbi.”