Bu sezon da ligimizde tuhaf şeyler oluyor. Soyunma orasında pilav yiyen futbolcular... Turp gibi sağlam olduğu halde; “Hastayım, ağrılarım var” diye idmana çıkmayanlar... Hatta aynı nedenle deplasmana gitmeyenler... Kadrosunda bulunduğu kulübünü “Paramı vermiyorlar” diye federasyona şikayet edenler... Kendi hocası için “Futbolu bilmiyor” anlamında tweet atanlar.. Emri altında çalıştıkları teknik direktörü, halıya sarıp postalamaya hazırlananlar...
Maç sonu basın toplantısında “Takımı sabote eden” futbolcuların varlığından sözeden hocalar... Oyundan alınırken hem taraftarına hem hocasına küfür eden futbolcular... 6 ya da 8 maçlık ceza alanların yanında; derbideki olayların patlak vermesine neden olan baş tahrikçinin sıfır cezayla sıyrılması... Dört büyüklerin dördünün birden, Mali Fair-Play çerçevesi içindeki UEFA kıskacıyla inim inim inlemesi... Bu sürece neden olan hataların aynı hızla sürdürülmesi... Borçlanmanın bitmemesi, bütçe dengesinin bir türlü sağlanamaması... FIFA ve UEFA’da kulüplerimizle ile ilgili şikayet dosyalarının, dünya rekoru seviyesine ulaşması.. Her sezon bitiminde kulüplerimizin “Gelecek sene Avrupa’ya gider miyiz, gidemez miyiz!” endişeleri..
***
Futbolcu transferlerindeki imza parası, menajer ödemesi ya da futbolcuya yönelik gerçek dışı abartılı ödeme manüpilasyonları. Aradaki farkların kimler tarafından paylaşıldığının anlaşılamayan gizli-saklı dolapları.. Bilinen A klas dışındaki hocaların, çalıştırdıkları takımlardan bir an evvel kovulmak için fırsat kollamaları ve yeni bir kulüple anlaşma fırsatı için her koşulda zemin yoklamaları...Ligin yarısı bile gelmeden, takımların yarısının hoca değiştirmesi...
Bütün bu fiyaskoların ilk 12 haftaya sığdırılıp, yeni rezaletlere gebe kalınması; can çekişen Türk futbolunun ayıplı envanterini oluşturuyor.
Bunca pisliğin içinde debelenmenin, asla bir çıkış yolu yoktur. Devrim olmadan evrim de olmayacaktır.