Son haftalarda Ankara’da en popüler gündem ‘adaylık’tı. ‘Memleket meseleleri’nin konuşulduğu ortamlarda bile söz kısa sürede ‘kim istifa etmiş, kim aday olacak’a dönüyordu.
Ancak hafta sonuna öyle girmedi Ankara...
Adaylık için istifa edenlerin de bulunduğu ortamlarda, bu kez tersi bir durum var...
Taze siyasetçi adaylarına ‘hayırlı olsun’ ziyaretlerinde bile söz çok fazla dönüp dolaşmadan ‘Özgecan’a geliyor.
Siyaseten empatiye alışık değiliz.
Ama insan olarak en güçlü empati kurabileceğimiz bir durum bu...
Anne-babalar olarak...
O yüzden acıların yarıştırılması yanlış.
Acıların siyasete malzeme edilmesi ise o acıya neden olan vahşetten daha vahşice...
Şiddet ve suç konusunda ‘suçlanacaklar’ sıralaması yapılacaksa ‘mağduriyetleri şahsi veya siyasi hırslarına alet edenler’ ilk sırada yer almalı.
Eline, diline, beline sahip olmayı devlet öğretmez.
Devlet ‘sahip olmazsan başına ne geleceğini’ söyler...
Devlet ‘nüfus’ yetiştirir...
‘İnsan’ yetiştirme sorumluluğu önce aile, sonra toplumda...
Devlet 90’lı yıllarda ‘aileden sorumlu devlet bakanlığı’ bile kurdu.
Bu vahşeti işleyenin ebeveyni de, muhtemelen o bakanlığın kurulduğu dönemde ‘aile’ oldu...
Oğulları da ‘Kadın ve Aile Bakanlığı’nın kurulduğu dönemde yetişti...
Ne değişti?..
***
‘Bize ne oldu’ diye sorarken karşıya değil aynaya bakalım...
Bir yerlerde yanlış var...
‘Delikanlı’ yetiştirememişiz ‘eli kanlı’ yetiştirmişiz...
‘Adam’ yetiştirememişiz ‘erkek’ yetiştirmişiz...
‘Toplum’ yetiştirememişiz, ‘nüfus’ yetiştirmişiz...
Sadece kadınlarımızı, genç kızlarımızı, oğullarımızı değil nesillerimizi yitiriyoruz...
***
Delikanlılık cinsiyete bağlı değil...
Yaş itibariyle kanın delice aktığını anlatır...
Mahalle jargonunda, gücünü zayıfa karşı değil, zayıfa kalkan eli durdurmak için kullanan anlamına gelir...
Bir eli kanlı, bütün delikanlılığını sorgular hale getirdi ülkenin...
Kız çocuğunuz varsa, bırakın arkadaşlarını, çevredeki genç erkeklere hangi gözle bakacaksınız?
Oğulları olan anne-babalar, önyargılı bakışlara nasıl karşılık verecekler?
Aileyi, ahlakı, mahalle baskısını siyasetten uzak tartışmak zorundayız...
Hemen ‘hangi ahlak’ diye başlayanlar, gidip evlerinde yatsınlar...
Eline, diline, beline sahip olma ahlakı...
Uzatmaya gerek yok...
İpe un sermeye de...
Şiddetin pornografisine bayılan ‘medya’ kendini yine temize çıkarmadan bu tartışma başlamalı.
Yoksa yine manşetlerde ağlayacak ve ertesi gün kaç sattığımıza bakacağız!..
Ya da görmezden gelerek, ‘kötü örnek olmasın diye yayınlamıyoruz’ tafrası satacağız!..
Devlet bir şey yapacaksa...
Bu tartışma için çağrı yapsın...
Bireyler, aileler, örgütler çalışsın, tartışılsın...
Ama herkes ‘insan’ olma dışındaki tüm giysilerini çıkarıp, dini, siyasi/ideolojik silahlarını gömüp öyle gelsin tartışmaya...
***
Herşeye rağmen ‘aile’ler çoğunlukta...
Evlatlar, nesiller, delikanlılar, ‘ortak anlamıyla’ adamlar da...
Tarifsiz acısına rağmen baba Mehmet Aslan bunun en asil örneğini verdi: “Bu vahim olayı yapan insanlara da zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun.”
Özgecan’ın katledilmesi üzerinden siyasi hesap görmeye kalkanlara da sağlam bir sözü var babanın; “Bu memlekette artık ikilik olmasın.”
Kızımız, Türkiye’deki bütün babaların kızı...
Vahşice katledildi...
Rahmet’e kavuştuğu kesin; dualarımız hediye niyetine...