Eleştiriyi “laf olsun torba dolsun” kıvamında yapmak tehlikeli iştir. Salt yapanın lafı sorgulanmaz, ciddiyeti de mercek altına alınır. Bunun doğruluğunu hemen herkes bilirken, nedense Kılıçdaroğlu Kemal Bey bir türlü öğrenemiyor. Girdiği her seçimde, sürekli olarak sırtı minderden kalkmayan bir güreşçi örneğin, aynaya bakıp, “yahu ben neden hep yeniliyorum?” diye bir kez olsun sormaz mı birader? Rakibine, mindere çıkmadan önce çamur atarak hiçbir yere varamayacağını anlamaz mı? Anlar elbet! Anlar da bizim beyefendi anlamamakta ısrarcı! Yenilginin suçu hep karşı tarafta; hiç kendinde değil!
En son “eleştirisi” de TBMM’de kabul edilen yurt dışına asker göndermek ve yabancı, müttefik askere sınırları açmak konusunda izin veren tezkerenin kabulüyle ilgili. Tezkere daha Meclis’e inmeden, beyefendi IŞİD nam örgütü durdurmak adına gelecek her türlü öneriyi sonuna kadar destekleyeceğini söylemişti. Bunun nedeni böyle bir tezkereyi hükümetin Meclis’e getirmeyeceği yolundaki inancıydı. Başta ABD, batılı ülkeler Türkiye’ye sallıyorlardı ya, IŞİD’e yardım ediyor, destek veriyor, Batı’dan örgüte katılmak amacıyla akın akın gelen bu ülkelerin vatandaşlarına sınırlarını kapatmıyor diye...Hah işte salt “düşmanımı eleştiren benim dostumdur” gibi ilkel bir mantıktan yola çıkarak , bu eleştirilerin nedenlerini biran olsun düşünmeksizin, yüzmeye hiç de alışık olmadığı derin, karanlık sulara öylesine, çivileme atlıyordu iste Halbuki biraz okusa, biraz incelese Batılı devlet adamları ve medyasının neden Türkiye’yi hele de Tayyip Bey’i böylesine acımasız ve anlamsızca eleştirdiği anlayacaktı. Onlar için bir tek askerin hayatı bile önemliydi. Obama, “bir tek Amerikan askerinin postalı bundan böyle Orta Doğu toprağına basmayacak!” dememiş miydi? İngiltere Başbakan’ı Cameron her fırsatta askerlerini IŞİD’e karşı yollamayacaklarını, hava harekatıyla yetineceklerini açıklamıyor muydu? Neydi bunun anlamı? Başka bir ülke, örneğin Türkiye ordusunu yollasın IŞİD’e karşı, ben de buradan alkış tutayım, havadan destek vereyim. Yani Batılı askerin canı candı da Mehmetciğin canı patlıcandı! Dahası CB her fırsatta IŞİD gibi örgütlerin salt asker gücüyle yenilemeyeceğini söylüyordu. Bu gibi kuruluşların Batı’nın politikaları ve bu politikalara destek veren kimi bölge ülkelerinin yanılgıları sonucu ortaya çıktığını defalarca belirtmişti. Bataklık kurutulmazsa, yani bölge insanın kendi iradesi ve inançları doğrultusunda kendi kendini yönetmesine izin verilmezse IŞİD ve benzeri örgütlerin yok edilemeyeceğini defalarca vurgulamıştı. Beyefendiyse gene laf olsun torba dolsun kıvamındaki eleştirilerini sıralamış, Esad ve Suriye yönetimini destekler demeçler vermişti. IŞİD’in var olma nedenleri ABD destekli Maliki’nin, Sünniler’i ezen politikaları ve bu politikaların nasıl bir tepkiye dönüşeceğini kestiremeyen Batı’nın sınırsıza varan desteğiydi temelde. Ama bunu anlayan kim?
Şimdiyse Kılıçdaroğlu Kemal Bey, “askeri yabancı ülkeye sokacak, savaşa yol açacak, biz zaten hiç AKP’ye güvenmedik. Bunu yapmasının nedeni 2015 seçimlerini geciktirmek ...” gibi ipe sapa gelmez, tutarsız, birbiriyle ilintisi olmayan kelimeleri arka arkaya dizerek cümle kurduğunu sanıyor! Elbette biliyor 2015’de seçim olacağını. Elbette bilinçaltında da olsa, bu gelecek seçimlerde de hezimete uğrayacağını, üstelik bu seçim sonucunda sıkı sıkıya yapıştığı koltuğundan olabileceğini. Ama huylu huyundan vaz geçer mi? Geçmez.
Kılıçdaroğlu Kemal Bey, öz eleştiriyi çöpe atıyor ve her zaman olduğunca çamur at izi kalsın siyasetine sarılıyor. Türkiye’nin sınır ötesi alev almış yanarken, birliğe bunca ihtiyacı varken sırf ucuz iç siyaset malzemesine sarılarak bir yere ulaşamayacağını hala anlamamış olması inanılır gibi değil. Türkiye’yi ciddi, sözüne inanılır, güvenilebilir bir muhalefetten yoksun kılmasının hesabınıysa o koltuktan indirilerek vereceği günler yakındır hiç kuşkusuz!