Madrid Zirvesi'nde üçlü muhtıranın imzalanması duayen dış politika uzmanlarını şaşkınlığa uğrattı. Türkiye'nin eksen kayması yaşadığını ve Batı tarafından dışlandığını ısrarla vurgulayan eski uzmanlar dünyadaki dönüşümün gerisinde kaldılar.
Türkiye'de artan ABD karşıtlığına rağmen AB ülkelerine daha ılımlı ve yakın bir toplumsal algı var. AB ülkeleriyle zaman zaman yaşanan gerilimlere rağmen suyun akışında bir değişiklik yok. Karşılıklı ticaret hacmi, yabancı yatırımcı profili ve Avrupalı Türkler bu algıyı pozitif kılıyor.
NATO, Madrid Zirvesi'yle Avrupa'da konsolidasyonu sağladı ve Avrupa'nın güvenlik harcamaları yukarı doğru tetiklendi. Mesele sadece mevcut ülkelerle bitmiyor. İsveç ve Finlandiya'nın tarafsızlıktan vazgeçip sisteme entegre edilmesiyle birlikte Kuzey Kutup Savaşı'nın ön hazırlıkları başlayacaktır.
Küresel iklim değişikliği buzulları eritiyor ve Kuzey Buz Denizi ulaşım, enerji gibi yeni tartışmalı başlıklar ortaya çıkarıyor. ABD, Çin ve Rusya buzkıran filolarına yıllardır yatırım yapıyor. Açık kaynaklarda tarafların Arktik hattına dönük yatırımlarında ciddi artışlar söz konusu. Kestirme bir deniz güzergahının ortaya çıkması çatışmanın bu alana sıçrayacağını bize gösteriyordu.
Geçmişte Antarktika (Güney Kutbu) askeri çatışmalardan arındırılmış ve çoklu bir anlaşmalar sistemiyle bilimsel araştırmalara ayrılmıştı. Ancak Kuzey Kutbu havzası değerli maden, enerji yatakları ve deniz yolu avantajlarıyla hukuki tartışmaları da beraberinde getirecek.
Çin, Rusya, Norveç, Kanada liman hattında yaşanacak hareketlilikler deniz alanlarının gücünü gösterecek.
Geçtiğimiz yıl Rusya, Barents Denizi'nde hipersonik füze denemesi yapmıştı. Baltık'ta Rusya'yı sıkıştıran ABD-NATO, Kuzey Denizi'ndeki gergin rekabete hazırlanıyor. İsveç ve Finlandiya katılımı savaşın Kuzey Cephesini işaret ediyor bize.
Bu savaşın enerji boyutu çok önemli. Enerjiye sahip olan üretimi de planlayabilecek. Ucuz enerji demek düşük maliyet demek. Burada Avrupa'nın geleceğinde enerji kaynaklarına erişim/maliyet hesabı giderek zorlaşıyor.
Şimdi Ukrayna savaşına bu boyutla bakmak gerekiyor. Ukrayna Batı İttifakı'nın Rusya'yı kendine çektiği stratejik planın sadece bir parçası. Avrupa liderleri güvenlik endişesiyle hareket ederken kıtanın kuzeyinde yaşanacak gerginliği henüz yüksek sesle tartışamıyor.
Türkiye'nin jeopolitik önemi burada artıyor. Duayen isimler dünyadaki değişimi önceden okuyamadıkları için Madrid'den hüsran beklediler. NATO'nun genişlemesinin dünya barışına katkı sağlamayacağını Ankara da biliyor ama terör örgütlerinin NATO'nun gündemine gelmesi Türkiye için son derece önemli.
Savaşın cephe sayısını artıranlar Türkiye'nin jeopolitik kıymetini bizimkilerden daha çok biliyorlar. Dünyada olup bitenleri okuyamayanlar belki de haritalara daha çok bakmalı.