Kuzey Kore ile ilgili yayınlanan haberlerde, genel olarak, bir bıyık altı gülümseme oluyor. “Delidir, ne yapsa yeridir” türünden yorumları haklı kılacak fazlasıyla uygulama olduğu da doğru. Çok değil, daha beş yıl önce Kuzey Kore lideri Kim Jong-il’in ölümü ardından gözyaşı akıtmayanlar için tutuklama kararları çıkarıldığı, dün gibi hafızalarımızda.
Kuzey Kore’nin çok özel bir ülke olduğuna kuşku yok. Bir yandan kendilerince tanımladıkları “komünist” rejim çerçevesinde her an elektriksiz, susuz kalarak yaşayacağını bilen ve bunun da doğal olduğunu sanan yurttaşlar var; öte yandan bu yurttaşları temsil ettiğini iddia eden hükümette, Güney Kore ile birleşmeyi öngören “entegrasyon” bakanlığı var. Güney’de bildiğimiz kadarıyla, duş alma, bilgisayarı çalıştırma, pizza ısmarlama falan gibi sorunlar bulunmuyor. İki ayrı dünya var, ama en dışa kapalı olanında bu iki dünyayı birleştirme bakanlığı kurulmuş.
Olabilir; belki Kuzey Kore’de Güney ile birleşmek, bir tür Almanya’nın birleşme modeli gibi yeni bir aşamaya imza atmak ya da Güney’i de komünist yapmak düşünülüyordur. Olur ya, bölgesinde model falan da olmak istiyor diye düşünülebilir.
Düşünebilir düşünmesine de keşke Kuzey Kore bize biraz delil verseydi. Keşke bu ülke, milli gelirini elektrik kesintilerini bertaraf etmek yerine silahlanmaya harcamasaydı.
Savaşa hazır ülke
Bilgiler muhtelif, zira “komünist” bir ülke olmasının gereği, Kuzey Kore’den doğrudan bilgi alınması kolay değil. Bununla birlikte, kamuoyunda paylaşılan haberler şöyle ve epeyce dehşet verici.
İddialara göre K. Kore’nin 10 atom bombası, 200 savaş tankı, 40 denizaltısı, 1.852 savaş uçağı, 5 bin kadar tankı, 11 bin hava savunma silahı, 10 bin kadar güdümlü tank savar füzesi ve uzun menzilli balistik füzeleri bulunuyor. Olur da bir savaş olursa diye önlem almaktan da çekinmeyen K. Kore, yine iddialara göre 100 gün sürecek bir savaş için yakıt ve mühimmat önlemlerini almış.
Kısacası Kuzey Kore savaşa epeyce hazır.
Hal böyle olunca, iki gün önce ülkenin Punggye-ri bölgesinde meydana gelen 5 büyüklüğündeki yer sarsıntısı sonrası yapılan açıklama, herkese inandırıcı geldi. Açıklama, K. Kore’nin başarılı bir hidrojen bombası deneyi gerçekleştirdiği yolundaydı.
2006 yılından beri aynı bölgede üç kez nükleer deneme yapıldığı ve bunların da depreme yol açtığı düşünülüyor; ancak ülke dışa kapalı olduğundan bilgiler teyit edilemiyor.
‘Eskiyi’ koruyan ülke
K. Kore hakkındaki bilgiler büyük ölçüde G. Kore’den ve bu ülkede bulunan 30 bin kadar ABD askeri varlığından alınıyor. Sadece Rusya, Çin, Laos, Küba ve İsviçre ile diplomatik ilişkisi olan K. Kore’nin bunların dışında kalan her ülkeyi düşman gördüğü ileri sürülebilir. Ancak K. Kore, esas itibarıyla önemli bir görev üstleniyor.
K. Kore, Çin için bir anlamda “Rusya’nın İran’ı” durumunda. Her an nükleer savaşa hazır çılgın bir ülke görünümü vererek bir yandan Rusya ile Çin arasında tampon oluşturup Rusya’nın Çin üzerinde oluşturabileceği baskıyı dengeliyor, öte yandan ABD’nin G. Kore ve Japonya’daki askeri varlığını artırmasını sağlıyor. Dolayısıyla K. Kore, eskiden olduğu gibi, Rusya-ABD dengesinde Çin’in “dengenin dengeleyicisi” olmasını sağlayan bir siyaset güdüyor.
Ülke eski sisteme göre yönetiliyor, yaptıkları da yine eski sistemin politikaları olarak vuku buluyorsa, K. Kore’nin “iki kutuplu” sistem isteyenlerin kovasına su taşıdığı söylenebilir. Ayrıca bu ülke, esas gerilimin Ortadoğu’da değil, Asya’nın Pasifik bölgesinde olduğunu hatırlatıyor.