Öyle bir maç izledik ki, oynaya da seyredene de angarya geldi. Çünkü şampiyon belli olduktan sonra böyle maçların hiçbir önemi kalmıyor. Maçın ilk gol pozisyonlarını Kasımpaşa’dan Eren’le Tunay’la izlemiş olduk. Karşılaşmanın ilk yarısında Hollandalı yıldız Kuyt’ın uzaktan sert şutunu Kasımpaşa kalecisı Isaksson önledi. Diego, Hasan Ali ve Gökhan’ın rakibe çarpan gol şut denemeleri vardı. İki takım da birbirlerine nazire yaparcasına top kayıplarıyla oynadı. Fener’de Moussa Sow ise ileride yalnızlığa mahkum edilmiş vaziyette sahada yerini almaya çalıştı.
Kaptan Emre Belözoğlu’nun Kasımpaşa kalesinin 90’ına attığı frikik golü, maçın en anlamlı görüntüsüydü. Diego’nun ise kale çizgisinden Erhan Kartal tarafından çıkarılan gol şutu, şansızlık mı, beceriksizlik mi, bunun yorumu seyredenlere bırakıyorum. Sow’un kafayla “al at pası”yla Alper Potuk ikinci Fenerbahçe golünü kaydederken, Kanarya da Süper Ligimiz’in son maçını üç puan alarak noktalamış oldu.
Fenerbahçe ilk yarı itibariyle durgun, isteksiz, yavaş top oynayan, rakibine hücum yollarında şans tanıyan görüntü içerisindeydi. Kasımpaşa bulmuş olduğu gol pozisyonlarını değerlendiremeyip harcayınca, maçı kaybetmeye mahkum oldu. Kazananın da kaybedenin de bir anlam taşımadığı bu maçta sadece bütün futbolcular tatile çıkma ve önümüzdeki sezon takımda kalıp kalmayacakları düşüncesi içinde kaldılar.
Karşılaşmanın orta hakemi Fırat Aydınus ise gerginliği olmayan dolayısıyla da hayatının en rahat maçını yöneten oldu. Kısacası bu maçın anlamlı bir diğer görüntüsü de Kuyt’ın veda maçı olmasıydı. Dirk Kuyt iyi veya kötü oynadı bir tarafa... Centilmenliği ve profesyonelliği ile Fenerbahçe taraftarının sevgilisi olarak Feyenoord’a katılan oldu.