1950 seçimleri öncesinde adayların gönlünde epey arslan yatıyordu. Hem iktidar partisi olan CHP’de ve hem de iktidara yakın görünen DP’de… Ama biz bu sefer gözlerimizi bu partiler içindeki gelişmelere çevirelim, bir an için…
DP’de adaylık krizleri
DP İstanbul il yönetiminde meydana gelen anlaşmazlık sonucunda, il başkanı Esat Çağa ile bazı yönetim kurulu üyeleri istifa etmişlerdi. Esat Çağa’nın bir işçi partisi kuracağına ilişkin söylentiler basında yayınlanmıştı bile. Şeref Laçin Akgün de, DP Balıkesir Gönen ilçe yönetiminden, üstelik partisinden de istifa ederek ayrılmak zorunda kalmıştı. Akgün, çok kısa bir süre sonra da, ama seçimlerden önce, daha 1 Mayıs’ta, DP’nin Balıkesir milletvekili adaylarına ilişkin olarak (“Balıkesir’de Demokrat Parti’nin İçyüzü” adını taşıyan anılarında) şunları yazacaktır:
“Her saniye iktidarı tenkit vazifesi ile mükellef [eleştiri görevi ile yükümlü] olanlar, velev teşkilâtları içinde de olsa, en ufak bir tenkide (…) tahammül gösterememektedirler. Şu hâlde, tenkit ettiğimiz tek-parti zihniyetinin günahı neydi? O partinin kötü duruma düşmesinin ilk sebebi, bir iç murakabeye müsaade etmemiş olmasıydı [denetime izin vermemesiydi]. Bugün Demokrat Parti, aynı kötü havayı teneffüs etmekte ve dün beğenmediğimiz atmosferi benimsemektedir. (...) Düne kadar tek-partinin baskılı (…) havası içinde yoğrulan kötü bir [Cumhuriyet] Halk Partisi mektebi matrutu [okulundan kovulmuş] olanlar, bugün hürriyet hareketinin simaları olmak iddiasında bulunamazlar.”
“Yalancının Mumu”
Orhan Arsal da, Celâl Bayar’a hitaben kaleme aldığı şikâyet broşüründe (“Yalancının Mumu! Orhan Arsal’dan Celâl Bayar’a Açık Mektup”), DP Genel İdare Kurulu’nun mahalli örgütlerden gelen milletvekili adaylarını tüzük hükümlerine rağmen değiştirdiğini ileri sürüyordu. Nâdir Nâdi de, anılarında, Behçet Kemâl Çağlar’ın DP listesinde milletvekili adayı olmasının öyküsüne yer veriyor: “1950 seçimlerine hazırlanırken listesine sürükleyici adlar yerleştirmek ihtiyacı duyan DP, ona başvuracak; Behçet Kemâl Çağlar da, ancak ‘bağımsızlar’ arasında gösterilmek şartı ile adaylığı kabul edebileceğini söyleyecekti. Fakat listeler ilân edildiği sırada adının düpedüz partililer arasına kon[ul]duğunu görür görmez, hemen ertesi günü adaylıktan çekilecekti.” Behçet Kemâl Çağlar’ın adaylıktan çekilmesi nedeniyle, bu yer açık kalacak ve DP seçimi kazanmasına rağmen, bu seçimde CHP adayı, Çağlar’ın yerine Meclise girecektir!
Ahmet Hamdi Başar da, “Yaşadığımız Devrin İçyüzü” adlı anılarında DP listesinde yer alabilmesini Refik Koraltan’ın gayretlerine bağlıyor: “Koraltan, uğraşmış, didinmiş ve nihayet muvaffak olarak beni listelerine sokturmuş...” Halil İmre de, anılarında (“Bir Ömür Bir Kitap”), önce Eskişehir’de DP’de mahalli aday yoklamasına katılıp, listeye giremediğini; fakat daha sonra, Refik Koraltan’ın önerisi ile merkeze başvurduğunu ve bu suretle DP Sivas listesinden aday olabildiğini anlatıyor.
CHP’de olup bitenler
Bir zamanlar bakanlık da yapmış olan, fakat daha sonra hakkındaki bir suçlama nedeniyle Yüce Divan’da yargılanarak beraat eden Suat Hayri Ürgüplü, eski partisinin kendisini aday göstermemesi üzerine, adaylığını bağımsız olarak koymuştu. Sonra DP listesinden aday gösterilecektir. Samet Ağaoğlu, yıllar sonra, Suat Hayri Ürgüplü’nün DP listesinden aday olması için “Aşina Yüzler” kitabında şunları yazacaktır: “Kendisini yine çağıran eski vefasız dostlarının işaretlerine aldırmadan Demokrat Parti listesinden bağımsız olarak Meclise girdi.” CHP Niğde milletvekili Ferit Ecer, yeniden aday olamayınca, DP’ye katıldığını açıklamıştı!
Dönemin basını söylentilerle karışık parti değiştirme haberleriyle dolup taşıyordu: Hürriyet gazetesine göre, Emin Soysal, önce DP’ye girmek istemiş, fakat bu partiye alınmayınca CHP’ye katılmıştı. Ancak bu iddia tekzib edilecektir. Oysa, Vatan gazetesi, Emin Soysal’ın CHP’ye katıldığını haber vermişti bile. Yine Hürriyet gazetesine göre, Refet Bele ile Sinan Tekelioğlu da CHP’den ayrılacak ve DP’ye katılacaklardı. Bele, bu haberi tekzib edecek; Sinanoğlu ise, gerçekten de hemen ertesi gün CHP’den ayrılacaktır. CHP milletvekili Ahmet Kemâl Varınca da partisinden ayrılacaktır. CHP milletvekilleri Hamdi Dayı ile A. Kadir Kalay da partilerinden istifa etmişler ve DP’ye katılmışlardı. CHP milletvekili Esat Uras da -ki aynı zamanda CHP yönetimindeydi- bir başka CHP milletvekili Kemâl Cemâl Önel ile birlikte partisinden ayrılacaktır. Küskünlükler, nedense tam da seçim öncesinde ortaya çıkmıştı!
EMRULLAH NUTKU DP’NİN PERDE ARKASINI YAZMIŞTI
DP’nin önemli isimlerinden Emrullah Nutku, aday tercihleri sırasında, günlüğüne (“Demokrat Parti Neden Çöktü ve Politikada Yitirdiğim Yıllar 1946-1958”), şunları not etmişti:
“İstanbul milletvekili adaylarının tesbiti işine geçilince ortalık yine karıştı. Celâl Bayar, aday listesini kuvvetli ve tanınmış şahsiyetlerle doldurmak, partilileri buna (imâle) eğindirmek istiyor [meylettirmeye çalışıyor]. Sarolist’ler de emeklerinin karşılığı olan kontenjandan vazgeçmiyorlar. Hüsnü Yaman ile [Mükerrrem] Sarol, başbaşa vermişler, kendilerinden başka, adamlarından da mümkün olduğu kadar fazlasını listeye koyma çabasındalar. Benim bu listeye alınmayacağım muhakkak. Ama yoklamaya çok güveniyorum. Parti teşkilâtı, beni hem tanıyor, hem seviyor. Yoklamada alacağım oyları nasıl iptal edeceklerini görmek istiyorum. Aday yoklaması talimatında, yoklama neticeleri ilân edilmez diye, anti-demokratik bir hüküm var. Bu da, Genel İdare Kurulu’nun bir gizlilik tasarrufu... Buna itiraz ettimse de, dinletemedim. (...)
Sarolistler emindiler
Parti tüzüğüne göre yapılacak aday yoklamasıyla adayların kesinleşeceği biliniyorsa da, buradaki küçük liderlerin de, kendi aralarında, kendi adamlarını kayıran bir listeleri olduğunu biliyoruz. Bunlar, birbirlerini destekleyerek, bütün tasavvurları alt üst edebilirler. Sarolistler, [Esat] Çağa taraftarlarını yıkmışlardı. Ama şimdi karşılarında, kendi sanılarına göre, Bayeristler vardı. Onlar ise, Menderes’e intisapla övünüyorlar, onu lider tanıyorlar. Karşılarında onların tutumlarını ve gidişatını beğenmeyen, Bayar’ın eski tanıdığı ve güvendiği işadamları var. Turgut Bayar (Celâl Bayar’ın oğlu) da bunların içindeydi. Bayar, onun listeye alınıp, aday gösterilmesine bile teşebbüs etmedi.
Ben, Bayar’ı, daha partiyi kuracağı zaman, milletvekilliğinden de istifa ederek, nötr kalması jestinden beri, saygıdeğer bulmaktayım. Sarolistler, parti teşkilâtını adeta boynu bükük bir tevekkül ve itaatle ellerine geçirmiş olduklarından, aday yoklamasında da kendi listelerini kazandıracaklarından emindiler. Fakat Bayaristlerin çapı kendilerinden üstün olduğundan, kombinezonlarının Bayar’ın müdahalesiyle bozulacağından korkuyorlar.
Liste mücadelesi
Hem de bu girişimi vaktinden evvel önleyebilmek için Bayaristleri her fırsatta Adnan Menderes’e fitliyor, onu tahrik ediyorlar. Oysa Bayar, seçimle tayin olunan bir listeye müdahale edecek karakterde değil. Zaten bunun için değil mi ki, kurucu üçgenin entrikalarıyla başa çıkamaz oldu. Şu sırada liderler arasında dışarıdan görünen bir dayanışma varsa da, gerçekte Sarolistlerin gayretkeşliğinden oluşan şüphe ve vehimler yüzünden, liderle arasında gizli bir mücadele bulunduğunu biliyoruz.
Bilhassa Menderes ile Köprülü, her anlaşmazlıkta Bayar’a cephe almış hissini veriyorlar. Sarol, bu anlaşmazlık ve çatışmayı ya da rekabeti körüklemekle, kendi mevkiini sağlamlaştırdığına seviniyor. Bayar’ın bütün hareketlerini Menderes’e haber veriyor. (...) Görüşüme göre, Menderes tipinde bir insan, başındaki lideri etkisiz hâle getirmek için, iktidar olmayı bekliyor. (…) Yeterli oyu aldığımı öğrendiğim hâlde, gizli yapılan tasnifte kazanamadığım ya da kazandırılmadığım anlaşılıyor. (...)
Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ali Fuat Cebesoy ve Halil Özyörük... (...) Bunların partimiz listesinde bağımsız olarak aday gösterilecekleri anlaşılıyor. (...) Yeni bir Cumhurbaşkanı aramakta olduğunu bildiğim C[elâl] Bayar’ın bu teşebbüsü, Rauf Orbay’ın bana hatırlattığı gibi, sakın bunlar da gemi arslanı olarak düşünülmüş olmasın?
Bir hafta önce üniversite rektörü Prof. Sıddık Sami Onar’a Cumhurbaşkanlığı teklif edildiği ve onun özür dileyerek hoca kalmak istediğini bildirdiği kulağıma çalındı. Ne derece doğru bilmem... Oysa, bir yandan da Köprülü-Menderes ikiliğinin şimdiden kabineyi hayalen kurdukları ve Celâl Beyi Cumhurbaşkanı yapıp kızağa çekmek istedikleri de kulağıma çalınan havadislerdendir. O zaman meydan onlara kalacak... (...) Beni ilk müteşebbis heyetini kurduğum Erzurum’dan aday göstermişler.”
CHP’NİN BUGÜNKÜ ADAYLARI ÜZERİNE
Benim dikkatimi çeken, adaylardan önde gelenlerin soyadları oldu. Partide dededen toruna, babadan oğula, eşten (eski) eşe verasetle geçen makamların bolluğu, hafif saltanatı ve aristokrasiyi andırıyor doğrusu... Bu türden tercihler, partide örgütsel çalışmanın değerini düşürür. Parti tabanından yükselmenin önünü kestiğinden, bir süre sonra parti örgütlerinde çalışmaya gönüllü bulmayı da zorlaştırır. İşlerin yukarıdan hallediliyor olduğuna ilişkin izlenim verilmesi bu bakımdan yanlıştır. Ama bence asıl yanlış, partide hanedan aileler olduğuna ilişkin görünümdür. Seçim sırasında bu durum muhtemelen karşı partiler tarafından kullanılacaktır.