'Bingöl Emniyet Müdürü, Kobani olaylarında esnafın mallarına verilen zararın boyutlarını tespit etme çalışmalarına katıldığı esnada iki korumasıyla silahlı saldırıya uğrar, saldırıda emniyet müdürü yaralanırken iki koruması şehit olur.’ Bu saldırıyı gerçekleştiren o dönem itibariyle Bingöl İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev yapan Ali B’dir.
Yine Kobani olayları esnasında gerçekleşen ama 23 Ağustos 2015 tarihinde basına yansıyan başka bir habere bakalım; 17-25 Aralık darbe girişimi başarısız olunca emniyet arşivini kaçıran paralel yapı teşkilat içindeki üyeleri kanalıyla ‘kapalı devre’ yeni bir istihbarat havuzu oluşturdu. PKK ve DHKPC’deki muhbirlerden gelen kritik bilgileri amirlerine bildirmek yerine ‘kapalı devre’ arşive ulaştıran paralel polisler, teröristlerin kanlı eylemlerine örtülü destek verdiler. Sokakta devlet yok algısı oluşturmak için kasten Kobani eylemlerinin büyümesini sağlayan örgüt, ‘imam emriyle’ plaka tanıma sistemini çökertti ve vatandaşa silahlanın çağrısı yaptı. (Yenişafak)
Şu an mahkeme sürecinde olduğu için isimlerini de burada paylaşmadan birçok devlet memurunun DHKPC’den PKK’ya kadar illegal çoğu terör örgütüne destek verdiği iddiası ile halen soruşturma aşamasında olduklarını da hatırlatalım.
Polise kurşun sıkan devlet memurundan tutalım da teröristten aldığı bilgiyi yine devletin aleyhinde kullanan polis ve askerlerin olduğu coğrafyada kurulan bir ülkeyiz. Türkmenlere giden TIR’ları durduran askerler, savcılar ve emniyetçiler... Hala hafızalarda...
Bu durum, yeni düzenlenmesi beklenilen Devlet Memurları Kanununda ‘Teröre destek veren devlet memurları memurluktan atılacak’ başlığının gerekliliğini ortaya koymakta yeterlidir desek yanlış olmaz. Cinayet ve yüz kızartıcı suçlara karışan devlet memurlarının memurluktan çıkarılma gibi cezai düzenlemeleri şu an bulunsa da terör suçlarına karışan ve karıştığı tespit edilen memurların işten çıkarılmasına yönelik yapılacak bir düzenleme şu an ülkemizin birçok ilinde terör örgütlerine verilen maddi desteğin önüne geçmede etkili olacaktır diyebiliriz.
Uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun değiştirilip değiştirilmeyeceği konusu çeşitli yorumlara sebep olurken bazı sendikaların iş güvencesi kırmızı çizgimizdir tadında açıklamaları ile bu kanun değişikliğinin sadece terörle mücadele aşamasında kullanılması için çıkartılmayacağının da açık göstergesi olarak yorumlanabilir. Çalışan ve performans gösteren devlet memurlarının varlığının yanında sadece yıllardır ne iş yaptığını bilemediğimiz devlet memurlarının varlığı da herkesin malumu. İş güvencesinin çalışma performansını artırıp artırmayacağı aslında başka bir yazı konusu. Bu konu psikolojik ve sosyal açıdan ayrıca da ele alınabilir.
Önemli olan husus bu kanun değişikliği sonrasında paralel yapı ile terör örgütü PKK’nın bu durumdan zararlı çıkacağını düşünürken bu yapıların ekmeğine yağ sürecek bir uygulamaya dönüşüp dönüşmeyeceği endişesidir.
Özellikle şu an birçok kamu kurumunda görev yapan devlet memurlarının taşıdığı endişe paralel yapının kendi önünde engel olarak gördüğü birçok devlet memuru ve bürokratı farklı suçlamalarla ve buna yönelik oluşturulan sahte delillerle tasfiye edeceği korkusudur. Nihayetinde günümüze kadar kendileri açısından tehlike arz eden her şeyi yok etmek için gayrimeşru uygulamaları yapmaktan çekinmeyen bir yapı var karşımızda.
Durumu somutlaştırmak için memleketim Kahramanmaraş’ta yaşayan ve kısa bir süre önce okuduğu polis okuluyla ilişkisi kesilen H.A’nın anlattıklarına kulak verelim. ‘Bulunduğum polis okulunda paralel yapı ile irtibatta olduğunu bildiğimiz öğrenciler vardı. Onlar düşüncelerini hiç esirgemeden bizim ortamda ifade ederlerdi. Bir kaç arkadaşım ve ben artık son zamanlarda tepki vermeye başlayınca ortam biraz gerildi. Çok uzun sürmedi, onlara tepki veren ben ve arkadaşlarım kendimizi paralel yaftası ile kapının önünde bulurken o insanlar şimdi göreve başladı. Muhtemelen ya onların arkası sağlamdı ya da bizim onlar hakkında bildiğimiz gerçekleri onlar bizde göstererek iftira atmışlardı.’
Aslında kurunun yanında yaşı yakmaktan ziyade bazı kurular yanmadan sadece yaşlar yakılmıştı. Yeni düzenleme çıktığı zaman devletimizden beklenen ise ‘kurunun yanında yaşı yakmamak, ahlak ve insaniyet namına bir değeri olmayan kuruları da yakmaktan kaçmamak olmalı.