Yazıma eski günlerde bu konuda söylediğim sözlerle başlamak istiyorum. 11 Aralık 1990’da Yeni Nesil Dergisi’nde çıkan bir röportajımda “Büyük bir ihtimalle Kürt devleti kurulacaktır ve bu PKK istikametinde değil Kürdistan Demokrat Partisi istikametinde kurulacaktır. Bu kurulduğu zaman Türkiye’nin yapacağı şey Irak Devleti içinde kurulan bir Kürt devletine bizim sözümüz geçmez ama husumet halinde olmamak, bunlarla birlikte tarihten gelen beraberliğimizi devam ettirmektir” demiştim.
11 Mart 199’de Zaman gazetesinde çıkan bir röportajda “ Türkiye’nin toprak ilhakında bulunması çok anlamsız olur. Devletler akılla ilhak edilir, silahla değil. Türkiye’nin sınırlarının dışında, güneyde kurulacak Kürt-Türk federasyonu üzerinde iktisadi ve siyasi açıdan hakim olma düşüncesi içinde olmalıdır” yorumunda bulunmuştum.
***
BDP’nin gelecekle ilgili herhangi bir düşüncesine rastlamıyoruz. Güncel olaylar üzerinde söz düellosu yapıyorlar. Oysa yeni bir dünya düzeni kurulurken kendi yerlerini belirlemeleri gerekir. Bağımsız bir Kürt devletinden söz edilemez. Çünkü böyle bir devletin ne ekonomik, ne askeri, ne eğitimsel gücü bunu sağlayamaz. Birinin kontrolüne girerler. Devletimiz onlara birliktelik ve bölgede oluşacak bu güçlü devletin eşit vatandaşları olmalarını, hatta bu gücü kendilerinden birinin yönetmesine engel olacak hiçbir şey olmayacağını söylüyor. Geçmişteki yanlış uygulamaların etkisinde kalarak bugün öngörülen yapıyı eleştirmek yanlıştır. Soy ya da inanç üzerine devlet kurmaya çalışmak esarete giden yolu açmak demektir. Türkiye, tarihi boyunca, bir kişinin ne olduğuna değil ne yaptığına bakarak değerlendirmiştir. Geçmişte hiçbir ortak yanı olmayan kişiler, üst makamlara taşınmış ve ortak değerlerin ötesinde bir şey talep etmemiştir. Bu durumu devletin her yerinde görebilirsiniz. Bir insanın doğumunda sahip olduğu din, soy gibi özellikler yerine hangi amaca hizmet edeceğini ve devlete bağlı olup olmayacağına, başarı şansının ne olduğuna bakarak karar vermiştir. Bizim devletimiz insan odaklıdır. Bugün Türk olduğunu söylemekle birlikte, parasını yurt dışına taşıyan kişileri, başka ülkelerin operasyonlarını yapan medya mensuplarını, siyasetçileri, bürokratları nasıl değerlendireceğiz?
Formülümüz şu olmalıdır: Ülkemiz, belli bir siyasi hedefi olan ve bunu gerçekleştirmek için çalışan kişilerce yönetilmelidir. Eğer kişinin ne yapacağına değil de ne olduğuna bakarsak o ne yapmak istiyorsak tersini yapabilir ve ülkemizi bunalımlar içine sokabilir...
***
Kürtlerin politikacıları olmasa bile, halkı üstün insani değerlere sahiptir ve birlikte bu dünyada güçlü olmak onları da mutlu eder. Hoşumuza gitmeyen bazı şeyleri birlikte olduğumuz zaman yapmak zorunda kalabiliriz ve bu durum herkes için geçerlidir.
Şunları yapalım: PKK artık Kürtlerin bir örgütü değildir. Yani yönetim bazı yabancı güçlerin elindedir. Adı geçen bu örgüte ya parayla ya da kandırılarak eylem yaptırılmakta ve birlikteliğimizin yaratacağı güçlü devlet, önlenmeye çalışılmaktadır. Biz PKK damgası vurulan eylemleri profesyonellerce yapılmış eylemler olarak kabul etmeliyiz, Kürt siyasetçiler de bunları başarı saymamalıdır. Çünkü bu eylemler güçlü bir istihbarat örgütünün desteğiyle yapılmaktadır. Hedef olarak seçilen askerlerimizin nerede olduğu ve gücü belirlenmekte, bu bilgiler parayla ya da kandırarak elde ettikleri kişilere aktarılmaktadır. Militanlar kime hizmet ettiğini bilmeden ve başlarına oturtulmuş bir profesyonele uyarak eylem yapmaktadır. Gelin hep beraber ülkenin geleceğini konuşalım ve bunu sağlamak için mücadele edelim.