Bir Kürt olarak gönül rahatlığıyla bu soruya şu cevabı veririm: PKK/PYD/YPG Kürtlerin geleceğini karartıyor. Suriye’de PKK üzerinden Kürtler adına geliştirilecek bir çözüm, Kürtlere yapılabilecek en büyük zulüm olur. Suriye Kürtlerini PKK’nın baskıcı ve diktatoryal yönetimine terk etmek en büyük insanlık suçunu işlemek anlamına gelir. PKK’nın Kürtlükle bir alakası yok. PKK sadece Kürtlerden müteşekkil bir örgüt değildir. PKK ideolojik iktidar arayışında olan bir taşeron örgüttür. Marksist, laikçi ve seküler bir örgüttür. O yüzdendir ki CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, PKK-DEAŞ söz konusu olduğunda tercihlerinin PKK’dan yana olduğunu gönül rahatlığıyla söylemekte bir sakınca görmemektedir.
Erkek’in “Sınırımızda DEAŞ gibi dinci fanatik bir terör örgütü bize komşu olacağına PYD/YPG (yani PKK) gibi bir yapı komşu olsun daha iyi!” yaklaşımı önemle not edilmelidir. CHP’nin DEAŞ karşısındaki PKK aşkı sadece bu laikçi-seküler karakterinden kaynaklanmıyor; aynı zamanda Baasçı genlerinden de kaynaklanıyor. CHP’nin HDP ile kurduğu ittifak Erdoğan’ın şahsında milletimizin değerlerini alaşağı etme ittifakıdır. Kürtlerin geleceğini sadece Suriye’de değil Türkiye’de de PKK’ya havale etmek, Müslüman Kürtlere yapılabilecek zulümlerin en büyüğü olur. CHP’nin tek parti döneminde yaptıkları zulmün aynısı Suriye’de PYD marifetiyle, Türkiye’de de HDP eliyle Müslüman Kürtlere yapılır. PKK’nın “Makbul Kürt yaratma!” projesi, Pol-pot rejimini aratmayan diktatoryal bir rejime dönüşür.
CHP’nin “Makbul Türk!” arayışına yaslanan inkârcılık ve asimilasyonun aynısı “Makbul Kürt!” projesi olarak karşımıza çıkar. Ne hikmetse “Makbul Türk yaratmak!” için Kürtlerin etnik varlığını inkâr ederek “Kürt sorunu” oluşturan CHP ile sözüm ona Kürtler adına ve Kürtler için hareket ettiğini iddia eden PKK/HDP canibi kol kola girebiliyor. Bu ibretlik ittifakı, sadece Erdoğan’ı devirmek için girişilmiş bir siyasi ittifak olarak görenler yanılıyorlar. Bu ittifak, dibinde bir zihniyet ittifakıdır. Zira her ikisi de Baasçılık temelinde ortaklaşan bir zihne sahiptirler.
İçimizden bazı kripto unsurların Suriye’de PYD’yi, Türkiye’de de HDP’yi şirin göstermeye çalışması tam bir ihanetin adıdır. İktidara yakınlığıyla bilindiği iddiasıyla pazarlanan bir yazarın “YPG teröristtir ama PYD’yi desteklemek lazım!” diyerek iktidara güya “Kürtleri kazanmak” adına akıl vermeye çalışması nasıl bir ihanetle karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir. Oysa PYD dediği PKK’nın ta kendisi.
Suriye PKK’sının asıl Kürtlere nasıl kan kusturduğunu hepimiz biliyoruz. Neçirvan Barzani’nin “Kürtler asıl PKK’nın baskıcı ve diktatoryal yönetiminden kurtarılmalıdırlar. Aksi takdirde Kürtlerin geleceği olmaz!” sözü hala kulaklarımızda dururken içimizden birilerinin kalkıp Suriye PKK’sını meşrulaştırmaya çalışması hem Kürtlere hem de Türkiye’ye ihanettir. ABD-Avrupa patentli bu tez, Kürtlerin de Türkiye’nin de geleceğini karartan bir tezdir. O birilerinin bizim gibi ABD-Avrupa patentli bu ihanet senaryolarına ve bu çerçevede PKK’nın tüm türevlerine karşı çıkan Kürtleri “asimile Kürtler!” diye aşağılamaya çalışmaları ise kelimenin tam anlamıyla aşağılık bir ihanetin adıdır.
Biz asimile olmuş Kürtler değiliz. Ne PKK’nın Kürtleriyiz, ne de Amerika’nın. Biz Türkiye’nin Kürtleriyiz. Geleceğimizi ortak vatanımız olan Türkiye’de gören onurlu Kürtleriz. Suriye’nin Kürtleri müsterih olsunlar. Erdoğan liderliğindeki Türkiye onları ne Baasçı-mezhepçi Esed’in ne de Baasçı-mezhepçi PKK/PYD’nin zulmüne terk eder. Suriye’nin Kürtleri Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin desteğiyle yeni Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacaklardır. Suriyeli Kürtlerin kazanımının teminatçısı da Türkiye olacaktır.
PKK ve ardındaki emperyalist güçlere karşı Türkiye’nin yanında olmak, “Asimile Kürt olmak!” anlamına geliyorsa o birilerinin gözünde, bunu şerefle yapmaya devam edeceğiz. PKK’lı olmayı “Hakiki Kürtlük!” diye yutturmaya çalışan o içimizdeki hainlerin maskeleri bir bir düşüyor.