Batman’da yaşayan, doğup büyüdüğü, köklü ailesinin bulunduğu topraklara yatırım yapan, bu arada, Batman GAP Gazetesi’ndeki köşesinde sözünü sakınmadan yazan cesur bir kadın var: Perinaz Yaman. Geçtiğimiz günlerde, “Türk matbuatının anlı şanlı yazarı” Hasan Cemal, memlekette dökülen kandan bi’tek Erdoğan’ı sorumlu tutarken, kendi mütevazi köşesinde “Bir anneden PKK’ya açık mektup” başlıklı bir yazı yazdı. Boğazdaki yalıda viski içerek ona-buna sataşmak kolay, Batman sokaklarında başı dik yürüyen Perinaz Hanım’ın yaptığı zor, önce bunu söyleyeyim. Dedi ki: Dünün devleti “inkâr, asimilasyon ve katliam yapıyor, bize siyaset yapma imkânı bırakmıyor, demokratik haklarımızı kullandırmıyor” diyordunuz. Ya şimdi. Ellinizi vicdanınıza koyun, daha dün 6 milyon oy aldınız, 80 milletvekili kazanarak meclise girdiniz, o aşılmaz denilen yüzde 10 barajını aştınız, Türkiye’nin her yerinden insanlar size oy verdi, hem de sizinle müzakere eden bir lidere düşmanlık stratejisi uygulamanıza rağmen. (...) ABD yönetimi sizin bu şiddet politikanız nedeniyle PYD’yi bile taktik bir ilişki örgütü halinde görmeye itti. PYD’yi bile harcadınız, kabul edin en acemi strateji hatasını yaptınız. Etrafınızda tek bir dost bırakmadınız, tabi İran ve Suriye hariç, onlar da asla Kürt dostu olmayan iki zalim devlet. Bu kadar mı şaşırdınız, basit bir yanlışa kapıldınız, sizden tek bir şey istendi, tek bir şey, Türkiye’ye karşı silah kullanmaktan vazgeçin diye.
Budur... Sokaktaki Kürt vatandaşımın içinde biriktirdiği gerçek düşünce bu feryatta şekilleniyor. O zaman, “meşru” Kürt siyasetini Meclis’e taşımış demokratik bir ülkeye silah çekmenin mantığı nedir?..
İran’ın vekili olmak
Lafı uzatmadan söyleyeyim: PKK’nın terör saldırısı, Kürt halkının değil, İran adına yapılan “vekalet savaşı”nın kanlı bilançosudur. Türk-ABD anti-DAEŞ koalisyonunun kurulmasından sonra Ortadoğu’da doğan yeni paradigmada PKK’nın bir bölgesel güç tarafından kullanılmasından ibarettir.
Yeni paradigmada ne oldu, söyleyelim...
1- Türkiye’nin DAEŞ’e destek verdiği yalanı ortada kaldı, aksine, Ankara’nın DAEŞ’e karşı yürütülen mücadelenin güçlü aktörlerinden biri olduğu ortaya çıktı.
2- İran ve Baas rejimiyle bağlantısındaki PYD’nin “DAEŞ’e karşı bi’tek biz savaşıyoruz, bize destek olunmalı” lafı geçerliğini yitirdi, İran ve ilgili ortaklarının DAEŞ üzerinden sağlamaya çalıştıkları meşruiyet bitti.
3- İran, Türkiye’nin anti-DAEŞ operasyonlarını önlemek veya geciktirmek için Kandil üzerinden düğmeye basarak, ülkenin sınırlarının içinde kalmasını sağlamaya çalıştı.
4- “Nükleer anlaşma”nın güvenini yaşayan İran, bölgenin efendisi olmaya hazırlanıyordu, bir NATO içi anlaşmayla açıkta kaldı, bilin ki, daha da saldırganlaşacaktır.
5- Türkiye, “Kürt kartı siyasetine” güvenmediği Almanya başta Avrupalı müttefiklere yeni paradigmada kapıları kapattı, özellikle Alman ve İngiliz basınındaki yorumlar bu ülkelerdeki rahatsızlığı ortaya koydu.
6- Sağlam bir Türk-ABD koalisyonunun 90’lardaki Bosna-Hersek ve Kosova senaryolarını tekrarlayacağını anlayan Rusya telaşlandı ama böyle güçlü bir koalisyon karşısında yapabileceklerinin sınırlı olduğunu biliyor.
Türkiye’nin dediği oluyor
Artık Rusya ve İran, “Beşar’sız” bir Suriye’de siyasi çözüm için adım atılabileceğini anlamış durumdalar. Artık Amerika, Carablus-Mare hattında 100 km. uzunluk 50 km. derinlikli adı konmamış bir güvenlikli bölge olmadan Türkiye ile bu işi yürütemeyeceğini anlamış durumda. Bi’şey daha anladılar: DAEŞ’le mücadele yerel milis teşkilatlarının değil güçlü orduların işi. Suriye’deki vekalet savaşının aktörleri adım adım Türkiye’nin bulunduğu noktaya geliyor.
Bu arada, AK Parti kadrolarını “Acem uşaklığı” ile suçlayan malum örgütün Baas rejimi ve İran’la yakın ilişkisinin ortaya çıkması, TSK’ya karşı kurulan kumpasın başrol oyuncuları savcılarının da Ermenistan’a kadar kaçmaları ibretlik vakalar.
Arkadaş, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, bir iddianamenle tam 26 ay senin hücrende yattı, oradan başı dik, adaletle hesabını görmüş çıktı, sen bir halt karıştırmadıysan ne işin var Ermenistan’da?..
Türkiye’nin Kürt vatandaşları PKK üzerinden memlekete gerçekleştirilen “cephe saldırısını” anladı, teröristi bütün sokak kışkırtmalarına kulak tıkayıp devletin güvenlik gücüyle baş başa bıraktı, ne yazık ki, aydın (!) geçinen pek çok isim anlamadılar.
Bunca yıllık gazeteciyim, yazar-çizer tayfasının iç siyaset hedefleriyle memleketin içine saatli bomba yerleştirmeye, devlet içinde devlet olmaya çalışanların bu ölçüde ihanetine hiç rastlamadım...