Bir önceki yazımda, illegal bir örgütün ayaklanma çağrısının halkta karşılık bulması için dört şartın gerekli olduğunu söylemiştim:
“Birincisi, kitlelerin devleti/sistemi yönetenleri meşru görmemesi ve onlara karşı yaygın ve derin bir memnuniyetsizlik duyması gerekiyor.
İkinci şart ise, “değişim için fırsat” olduğuna inanılması”. Yani şimdi harekete geçildiğinde netice alınabilecek şartların var olduğunun düşünülmesi gerekiyor.
Üçüncü şart ise, ilk iki şartın oluştuğu durumda, devleti temsil eden kişilerin, insan onurunu açıkça çiğneyen ve insanlarda yoğun öfke duygularına sebep olan zülüm görüntüleri oluşturmasıdır.
Dördüncüsü ise, isyana çağıran örgütün iktidar olduğunda daha iyi bir düzen kuracağına dair “umut” duyulması gerekir”.
Bu dört şartın da Türkiye’nin bu şartlarında gerçekleşmediğini, bu sebeple de Kürtlerin PKK’nın beklediği gibi ayaklanmayacağını, bekleyeceğini söylemiştim.
Halk desteği alabilmek adına devlet kurma söylemi
Kürtlerin ayaklanacağı beklentisi gerçekleşmeyen ve zor durumda kalan PKK, son kozu olarak Kürtlerin duygusallığına hitap eden “Kürt devleti söylemini” sahaya sürdü. Eğer Kürtlere devlet kurmanın yakın olduğuna inandırırlarsa, hendek siyasetine destek vereceğini düşünüyorlar.
Kürt devleti söyleminin duygusal karşılığı
Kürt devleti kurma hayali ayrılıkçı Kürtler için Kızılelma. Duygusal bir karşılığı var. Tüm etnik toplulukların devleti olduğu ama Kürtlerin olmadığı tezi, Kürtlerin bir kısmında güçlü bir karşılık bulabiliyor. PKK bu duygusal hale hitap etmeye çalışıyor. Bu sebeple de PKK “hak arama” söyleminden, özerk yönetim ve devlet söylemine geçmeye başladı.
PKK’nın pragmatik ve ikili söylem tarzı
PKK önderliğindeki Kürt siyasal hareketinin şartlara ve zamana göre pragmatik geçici söylemler üretme becerisi ve tarzı var. 7 Haziran seçimlerinde “Türkiyelilik söylemi” bu pragmatizmin en iyi örneklerinden biriydi. Şu anda Demirtaş’ın söylemi neredeyse o söylemin tam zıddı olacak şekilde ayrılıkçı.
Nitekim bir çok kişi HDP ve PKK söylemindeki bu kadar hızlı değişime şaşırmış görünüyor. Kendilerinin aldatıldığını söyledikleri yazıları bu yüzden yazdılar.
PKK pragmatik söylem tarzı kadar “ikili söylem” tarzına da sahip. Kendi içlerinde ve yüz yüze söylemlerde Kürt devleti söylemi kurarken, Türkiye kamuoyuna karşı Türkiyelilik söylemi kurabilirler.
Nitekim Kürt devleti söylemi ile 7 Haziran seçimleri sürecinde kurdukları ittifakların ellerinden gittiğini gördüklerinden, bugünlerde yeniden Türkiyelilik söylemine geri dönmeye başladılar. Cemil Bayık’ın “Kürt devleti istemek gericiliktir” açıklamasını bu açıdan okumak gerekir.
Kürt devleti söyleminin dayanakları kanton deneyiminden geliyor
PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’nin Kuzey Suriye’de bir takım imkanlar bulduğu gerçek. Hem ABD’nin hem Rusya’nı hem de İran’ın geçici desteğini almış görünüyorlar.
DAEŞ’e karşı savaşmalarının rasyonalitesini o bölgede toprak kontrolü sağlayıp, egemenlik alanları oluşturmak üzerine kurmuşlar. Bu konjonktürde kurulan ittifakların ve elde edilen imkanların kalıcı olduğunu düşünüyorlar. İşte PKK’nın “Kürt devleti kurmanın eşiğindeyiz” iddiası bu pratik durumdan geliyor.
Süper güçlere dayanarak Türkiye ile savaşma
PKK süper güçlere dayanarak Türkiye ile aktif bir çatışmanın içine girmeyi göze aldı. Kuzey Suriye pratiğinde oluşan bu pratik hali o kadar çok önemsemiş ve yatırım yapmış durumdalar ki, Türkiye gerçekliğini dikkate almaz görünüyorlar.
Türkiye’nin kendi gerçeklerinde haklı temelleri, gerçek bir sosyolojik ve psikolojik karşılığı olmayan çatışma halini kendi lehlerine seyredecek şekilde üretebileceklerini düşündüler. Sonuçta başaramadıklarını gördükçe de şaşkınlık içindeler ve Kürtleri suçluyorlar.