Milli Mücadele sürerken 20 Ocak 1921’de TBMM’de kabul edilen 23 maddelik kısa Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun “İdare” başlığı altında toplanan 12 maddesi vilayet ve kazalarda özerkliğin nasıl yaşama geçirileceğini anlatır. Bu maddelerde etnik temele dayalı bir özerklikten söz edilmese de, bazı Kürt çevreler, nedense, ‘Anayasa’yla Kürtlere özerklik verildi!’ diye ortaya çıkmıştır. Dersim öncesinde patlak veren Koçgiri İsyanı’nı izleyen günlerde Van, Mardin, Diyarbakır ve Bitlisyöresindeki Kürtler, 25 Kasım 1921 tarihinde ortak bir bildiriyle özerklik isteminde bulunurlar. Mustafa Kemal, o sırada Türkiye’de bulunan Libyalı Şeyh Senusi başkanlığında bir heyet oluşturursa da Kürt heyetinin temsil niteliği olmadığı ortaya çıktığından görüşme sonuçlanamaz.
İngiliz arşivlerinde çalışan Robert Olsen’e göre, TBMM’nin 10 Şubat 1922 tarihli celsesinde Kürtlere özerklik verecek 18 maddelik bir yasa hakkında ciddi tartışmalar yapılmış, ne var ki Kürt üyelerden 64’ü ‘hayır’ oyu vereceğini söyleyince konu başka bir oturuma ertelenmiş. Bu açıklama salt İngiliz arşivlerine dayalı, TBMM tutanaklarına değil. Ancak Olsen’ın verdiği tarih Cuma gününe rast geliyor, Meclis o tarihte cumaları tatil! Mete Tuncay’a göre, Türk tarafı bir ihtimalle “Türkiye’ye baskı yapan İngilizleri yatıştırmak için ‘özerklik tartışıldı’ balonunu uçurmuş olabilir”.
Asıl önemli olan İzmit Basın Toplantısıdır! Bu toplantı 16 Ocak 1921 akşamı başlar 17 Ocak sabahına değin sürer. Toplantıda dönemin belli başlı gazetecileri vardır ve Ahmet Emin (Yalman) “Kürtlük meselesi nedir?” diye sorar. Mustafa Kemal şunları söyler:
“Kürt meselesi bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırlarımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki, çok az yerlerde yoğundurlar... Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklik oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt’se onlar kendi kendilerini özerk olarak yönetecektir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da (Kürtleri) beraber ifade etmek gerekir. Yani Türkler de Kürtler de bilirler ki ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”
Bu konuşma Lozan’da Musul’un İngiliz’lerden kopartılamayacağının anlaşıldığı günlerde yapılmış ve tutanaklar 70 yıl süreyle kilit altında tutulmuş. Gene İngiliz arşivlerine göre 1 Ağustos 1924’te Diyarbakır’da bir Türk-Kürt Kongresi de toplanır. Ama bu hem gizli hem de gayri resmidir. Kürtler (1) Sıkıntılarını giderecek miktarda borç, (2) Genel af ilan edilmesini, (3) Kürdistan’dan 5 yıl süreyle vergi ve asker alınmamasını, (4) Şer’i mahkemelerin yeniden kurulmasını isterler ve (6) Türk tarafının uygun bulmadığı kişilerin Kürdistan’dan çıkarılmasını kabul ederler. Buna karşılık Kürtler Musul sorununda da Türkiye’yi destekleyecek, Ankara hükümetine bağlı kalacaktır. Türk tarafı ilkesel olarak evet derse de bu isteklere, somut bir şey çıkmaz ortaya. İngiliz belgelerine göre benzer bir toplantı 4 Kasım 1924’de Cizre’de yapılır ama gene bir sonuç çıkmaz.
Özetle ne Mustafa Kemal, ne TBMM ne de Ankara Hükümeti Kürtlere özerklik sözü verdi. Dönem dönem yapılan konuşmaları, insanlar kendi görüşlerine ve özlemlerine uygun bir biçimde değiştirerek ve de biraz çarpıtarak kamuoyuna sundu, o kadar!
(Meraklısına not: Sevr-Lozan-Musul Üçgeninde Kürdistan, Hasan Yıldız 1992-Kürt Milliyetçiliği Kaynakları Robert Olsen 1992-Atatürk Eskişehir-İzmit Konuşmaları 1923-Öteki Tarih Ayşe Hür-Profil Yayınları Cilt 2 Ekim 2012)