Süphan Dağı'ndan doğuya, Erciş'e doğru nispeten küçük dağların oluşturduğu bir silsile Van Gölü'ne paralel olarak uzanır. Göl ile bu dağ silsilesinin arasında yaklaşık kırk beş kilo metre boyunda bir ova uzanır. Kürtçede "Filistan" deniyor. Türkçede harfi harfine "Hristiyanistan" anlamına gelir. Malum Kürtçede "fille" Hristiyan demektir. Tehcirden önce Ermeniler çoğunlukta oldukları için bu isim verilmiş. Bir görüşe göre de Hristiyan Kürtlermiş orada yaşayanlar. Şimdi Müslüman Kürt aşiretleri yerleşmiş. Bir Çerkes köyü de var. Kendisi de Çerkes olan sınıf arkadaşım rahmetli Yusuf Elbir o köyde imamlık yapıyordu.
Dağ silsilesinin eteklerinde bir oya gibi dizilen köylerin sakinleri eskiden ovadaki tarlalarına buğday ekerlerdi. Bütün gün güneş alan ovanın buğdayı da dağ silsilesinin ardındaki diğer köylere göre en az bir ay erken yetişirdi. Hem bizim köyde, hem de ovadaki köylerde ekilen buğday ancak senelik ihtiyaca yetiyordu. Çoğu zaman da yetmezdi. Mesela bizim köylülerin ekmeklik unları buğday hasadına bir iki ay kala tükenirdi. O zaman gözler "Filistan" ovasının yoluna dikilirdi, "buğday hasadı başladı" diyecek birini beklerlerdi. Bölgenin hemen hemen tüm ekmeklik buğdayı bizim köyün değirmeninde öğütülürdü. Bizim köylülerin bekledikleri haber bir gün ulaşırdı nitekim. Filistanlılar buğdaylarını öğütmek üzere beşerli onarlı eşek kervanlarıyla dağ silsilesini aşıp gelirlerdi. Bizim köylüler de onlardan hasat zamanı geri vermek üzere ekmeklik buğday alırlardı.
Büyük bir yoksulluk vardı. İnsanların buğday dışında geçim kaynakları besledikleri koyunlardı. Ne öldüren ne de olduran bir ekonomi. Sonra ülkenin batısına, İstanbul'a, İzmir'e, Adana'ya ve başka şehirlere pamuk tarlalarında, narenciye bahçelerinde, inşaatlarda çalışmak üzere önce mevsimlik işçi şeklinde sonra kalıcı olarak yerleşmek üzere göç başladı. Sarı buğday tarlalarının yerini gri bir çoraklık, sahipsiz tarlalar ve harabe köyler almıştı. Kalanların yüzüne de ümit çekilmiş gibi boz bulanık bir renk hakimdi. Kırk yılı bulan şiddet ve terör ortamı da işin tuzu biberi olmuştu. Bölgeden kaçan kaçana.
Bu seyahatimde son on yıldır izlenen güvenlik ve ekonomi politikalarıyla durumun bir takım eksikliklere, aksaklıklara rağmen tamamen değiştiğini gördüm. Doğruya doğru. Kürtlerle eline silah alan terör gruplarını ayıran bir güvenlik sistemi büyük ölçüde etkin kılınmış. Eskinin, bütün Kürtleri potansiyel "bölücü" görme anlayışı terk edilmiş. Bölgeye yönelik "güvenlik, ekonomi ve siyaset" şeklinde bir üç tarz-ı siyasetten söz edersek eğer meselenin güvenlik ayağı hikmetli, yapıcı bir şekilde sürdürülüyor.
Ekonomiye gelince, Erciş'i geride bırakıp Filistan ovasında ilerlerken yemyeşil tarlaları hayretler içinde seyrettim. Şeker pancarı tarlaları, ceviz, elma, kayısı ağaçlarının oluşturduğu yeşilin türlü tonlarıyla bir renk cümbüşünü andırıyorlardı. Boz bulanık buğday tarlalarına can gelmiş dedim. Sonra kız kardeşimin ovadaki köyüne misafir oldum. Köyde hemen hemen her evin önünde traktör, otomobil vardı. İnsanların yüzüne kan gelmişti. Yeğenim anlattı. Devlet faizsiz kredi veriyor, tarlasını ekene, hayvan yetiştirene. Ertesi sene elde edilen gelir, borcu kapatıyor. Böylece sağlam bir sermaye sahibi oluyorlar. Mesela dedi, kredi çekip yüz koyun alan birisi ertesi sene kuzuları satıp borcunu kapatırken koyunlar ona kalıyor.
Doğal olarak geriye doğru göç başlamış. Otuz sene, kırk sene önce ekonomik zorluklar yüzünden batıya göç eden birçok aile geri gelmiş. Şu evi görüyor musun, diye etrafı ceviz ağaçlarıyla çevrili, şeker pancarı ekilmiş yemyeşil bir tarlanın başında villa tarzında yapılmış bir evi göstererek. Bu komşumuz kırk sene önce İzmir-Karşıyaka'ya yerleşmişti. Güvenlik sağlanınca, devletin izlediği ekonomik politikalar sayesinde şartlar iyileşince gelip tarlasının başında bu evi yaptı. Şimdi keyfini çıkarıyor.
Eskiden "Filistan ova"sından buğday hasadı başladı haberleri gelince heyecanlanan bölgenin bir ferdi olarak ovanın yeşil rengi geleceğe dair umudumu kat kat arttırdı. Hikmetle hareket eden bir hükümet can katar hayata dedim.
Geriye hikmetli bir siyaset kalıyor. TRT KURDÎ, üniversitelerin Kürdoloji bölümleri, orta öğretimde Kürtçe seçmeli dersler en azından bu yönde bir niyetin olduğunu gösteriyor. Şahsen bölgeden ayrılırken sebep olanlara dua ettim.
Not: Bölgenin zor şartlarından dolayı otuz sene önce Erciş'in Pêrtax (Pertak) köyünden ayrılıp Aydın-Söke'ye yerleşen amcam Bekir İnce (Ailedeki ismiyle Apê Bekir) geçen çarşamba akşamı vefat etti ve göç yurdunda toprağa verildi. Son bir yılda her şeyi unutmuştu. Yengemin dediğine göre iki şeyi unutmamıştı: Pertax'ı ve her sabah Kur'an-ı Kerim okumayı. Allah rahmet etsin.