PKK “hendek”, “devrimci halk ayaklanması”, “özerklik” siyasetleri ile Sur, Cizre, Silopi, Dargeçit ve Nusaybin gibi ilçelerde “kanton” oluşturmaya çalıştı. Bu amaçla da halkı sokağa çağırdı.
Kürtler şimdiye kadar PKK’nın istediği, beklediği hatta zorladığı gibi sokaklara dökülüp Arap Baharı benzeri bir görüntü oluşturmadılar. Şu aşamada temel soru şu: Çatışmalar uzadıkça, PKK’nın istediği gibi sivil halk sokaklara dökülüp devletin güvenlik güçleri ile karşı karşıya kalır mı?
Kitlelerin ortak isyanı için birçok faktörün benzersiz bir şekilde bir araya gelmesi ve özel bir halin oluşması gerekir. Bu özel isyan halinin kimse tam formülünü bilemiyor. Bu sebeple de öngörüp, planlayamıyor. Yine de bu özel isyan hali için bir şeyler söylenebilir.
Kitlelerin isyanı için üç şart
Bir topluluğun toplu isyanı için en az üç şartın bir araya gelmesi gerekiyor. Birincisi, kitlelerin devleti/sistemi yönetenleri meşru görmemesi ve onlara karşı yaygın ve derin bir memnuniyetsizlik duyması gerekiyor. İkinci şart ise “değişim için fırsat” olduğuna inanılması”. Yani şimdi harekete geçildiğinde netice alınabilecek şartların var olduğunun düşünülmesi gerekiyor. Üçüncü şart ise ilk iki şartın oluştuğu durumda, devleti temsil eden kişilerin, insan onurunu açıkça çiğneyen ve insanlarda yoğun öfke duygularına sebep olan zülüm görüntüleri oluşturmasıdır.
Kitleler silahlı örgütlerin isyan çağrısına ne zaman uyar?
Yukarıda saydığım üç şart aslında Arap Baharı gibi durumlar için geçerli. Silahlı bir örgütün isyan çağrısına kitlelerin uyması için bu üç şarttan fazlası gerekir.
İsyana çağıran örgütün iktidar olduğunda ne getireceği de dikkate alınır. Örgütün iktidara geldiğinde kitlelerin o örgüte “aidiyet ve memnuniyet” duyabileceğine inanması gerekiyor. Ayrıca örgütün daha iyi bir düzen kuracağına dair “umut” duyulması lazım.
Türkiye’nin Kürtlerinin hali
Türkiye’de Türkler nasıl kendi aralarında çeşitlilik gösteriyorsa, Kürtler de kendi arasında çeşitlilik gösteriyor. Kürtler; dindarlık/sekülerlik, şehirli/köylü, zengin/fakir, hak aramada şiddete karşı /şiddetten yana, Türkiye’den ayrılmaktan yana / karşı, PKK’dan uzak / yakın gibi haller açısından birbirlerinden farklı noktalarda duruyorlar.
Kürtler Kürt kimliğinin kabul edilmesi, Kürtçenin serbest olması konusunda hem fikirler. Kürtlerin büyük kısmı, Türkiye devletinin Cumhuriyetten bu yana Kürt kimliğini baskıladığını ama son dönemlerde bu konuda değişim ve iyileşmenin olduğunu düşünüyorlar. Yine büyük çoğunluğu bu değişim için siyasetin önünün açık olduğunu kabul ediyorlar.
Kürtlerin önemli bir kısmı HDP’yi onaylayıp oy veriyorlar. Yine Kürtlerin bir kısmı da PKK’yı hak aramada olumlu rol üstlendiğini düşünerek onaylıyorlar. Nevruz şölenlerine katılan Kürtler milyonları bulurken, yasadışı sokak gösterilerine katılan sayısı yüzler civarında kalabiliyor. HDP’ye oy veren sayısı 3-6 milyon arasında değişirken, HDP’nin şiddet çağrılarına katılan sayısı binlerde kalabiliyor.
Kürtler bekleyecek
Benim kanaatim Kürtler’in PKK ve HDP’nin kitlesel isyan beklentisine karşılık vermeyip beklemede kalacağı şeklinde. Kürt kitleleri için Türkiye devletinin sorunlu tarafları olsa bile meşruiyeti var. Devletin dış politikada zorlukları olsa bile yeterince güçlü olduğunu biliyorlar. Bu sebeple tam bir fırsat hali yok. Üstelik devletin demokratik ve insan haklarına saygılı olmaya çalıştığı kanaati de yaygın. PKK’nın kendisinin düzen kurduğunda bu düzenin daha iyi olmayacağı da açık.
PKK’nın elindeki tek koz, Kürt devleti kurabilmek için uygun bölgesel şartlar olduğu şeklindeki siyasal analiz. Bu analiz tek başına Kürtleri sokağa döküp, devletle çatıştırmaya yetmez.