Başbakan Erdoğan partisinin son kongresinde Kürtlere çağrıda bulunmuş ve şunları söylemişti:
“Yeni bir sayfa açmak ve o sayfayı Kürt kardeşlerimizle doldurup, o sayfayı barış sayfası yapmak istiyoruz. Yeni dönemde Kürt kardeşlerimin bir adım atmasını bekliyoruz. ‘Yeter artık’ diyerek, teröre karşı cesaretle seslerini yükseltmelerini bekliyoruz. Yeniden Kürt kardeşlerimizle yol haritasını çizmek istiyoruz. Gelin bu sorunları birlikte çözelim. Şiddete teslim olarak değil, siyasetle çözelim. İnadına demokrasi, barış, kucaklaşma diyoruz”.
Erdoğan bu sözleriyle barış için her şeye ama her şeye hazır olduklarını, sadece şiddeti ve terörü kabul edemeyeceklerini belirtiyordu. Aynı şekilde PKK terörünün en büyük mağduru olan Kürt kitlelerden de ‘yeter artık’, yani Kürtçe ‘edi bese’ diye haykırmasını, teröre dur demesini bekliyordu.
Kabul etmek gerekir ki Kürtler PKK karşısında sessiz kaldılar, seslerini yükselt(e)mediler. PKK’ya şiddetle karşı olanlar dahi ona karşı çıkamadılar. Oysa PKK ile geçen 30 yılı aşkın döneme baktığımızda terör en çok Kürtleri vurdu, en çok Kürt kökenli vatandaşlarımıza zarar verdi: Onların işyerleri yakıldı-yıkıldı, zorla dükkânlarını kapatmaya zorlandılar, terör nedeniyle iş yerleri kapandı, eğitimli Kürt sayısı olabildiğince azaldı, şiddet gündelik hayatı adeta boğdu, cinayetler sıradanlaştı, bölge ve ülke dışına göçler patladı vs.
Bugünlerde ise PKK Kürtlerin neredeyse tek gelecek umudu olan okulları yakıyor, Kürtlerden okulları boykot etmelerini istiyor. Kürt çocuklarına okula değil, dağa gitme çağrısında bulunuyorlar. Çocukların ellerine patlayıcı madde tutuşturup okul yakmaya zorluyorlar. Şu ana kadar 50’den fazla okula saldırıldı, 20’den fazlası kısmen veya tamamen yakıldı. Kandil eylemlerin arkasında. Okulların cayır cayır yakılmasını bizzat Murat Karayılan ve diğer PKK liderleri istiyor. Belli ki Abdullah Öcalan da aynı görüşte.
Geçenlerde PKK okul yakma eylemine bir de öğretmen kaçırmayı ekledi. Teröristler Iğdır’a bağlı Bulakbaşı’nda 6 öğretmeni kaçırınca köylülerin tepkisi ağır oldu. Köylüler PKK’ya “yeter artık” diye haykırdılar. Çünkü kendi hayatlarını karartan örgütün, çocuklarının ve torunlarının hayatlarını da karartmasını istemiyorlardı. Örgüt baskılara dayanamadı ve kaçırdığı öğretmenleri kısa sürede serbest bıraktı.
Kürtler neden sessiz?
Aslına bakarsanız teröre “yeter artık” diyen sadece Bulakbaşı köylüleri değil. Adım gibi eminim ki Kürtlerin % 90’dan fazlası PKK’dan ve eylemlerinden bıkmış durumda. Ancak ortada onların özgürce konuşabilecekleri bir ortam yok. Dün devletin susturduğu sessiz Kürtler bugün de PKK tarafından susturuluyor.
Kürt aydınlar ile konuştuğunuzda ürkekliklerini kolayca görebiliyorsunuz. Zaten bu kişilerin önemli bir kısmı Güneydoğu’da değil, İstanbul veya diğer Batı şehirlerinde yaşama zorlanmışlar. Baksanıza Şivan Perwer gibi bir Kürt sanatçısı dahi farklı cümleler kurdu diye PKK tarafından tehdit edildi. Perwer sözlerinde ısrar etse ve daha sık konuşsa sonunun ne olacağı belli. PKK Kürt sokaklarını farklı fikirlerden temizlemiş durumda. Örgüte karşı ağzını açmak imkânsız. Bunun cevabı önce tehdit, sonra fiziki olarak yok etme. Okul yakan bir örgütten de daha fazlasını bekleyemezsiniz.
Son olarak örgüt bölgedeki dini grupları ve cemaatleri önemli ölçüde temizlemiş. Şu sıralar hedefte Gülen cemaati varmış, çünkü bölgede bir tek onlar kalmış. Cemaate sempatisi olan dershaneler, okullar, etüd merkezleri ve esnaf çok ağır baskı altındaymış. Anlaşılan kısa bir süre sonra onlar da bölgeye elveda diyecekler ve sessiz Kürt sokağı tamamen PKK’nın insafına terk edilmiş olacak.
Kürt sorununda asıl sorun da bu değil mi? Yani silahsız Kürdü dikkate almamak, silahsız Kürdü silahlı Kürdün ezmesine müsaade etmek. Umut ederim yeni açılımlar İmralı ve Kandil sarmalının ötesinde sessiz Kürtlere de açılım olur.