CHP pozitivist ve batıcı olduğu için milletin dini, kültürel ve tarihi değerlerinden kopuk bir siyasi partidir.
Kopukluğun ötesinde milletin değerleriyle mücadele etmiş ve eden bir partidir.
Böyle olduğu için de ilk serbest seçimlerde millet onları muhalefete mahkûm etmiştir.
Bu mahkûmiyetten kurtulmak için özellikle FETÖ'nün kaset kumpasıyla genel başkanlığa getirilen Kılıçdaroğlu'nun başlattığı halkın her kesimine açılma politikası, Ankara ve İstanbul gibi kimi seçim çevrelerinde kısmi yerel başarılar getirmiştir. Getirmemiştir dersek gerçeği görememiş oluruz.
Bu kısmi başarı bize bir başka gerçeği daha hatırlatmaktadır ki o da, CHP ya da seküler kesim milletin takdir edebileceği siyasetçiler yetiştirememiştir. O yüzden kendileriyle ideolojik yakınlığı olmayan siyasetçilere muhtaç hale gelmişlerdir.
Bunun bir diğer anlamı ise milletin CHP'ye değerlerine sahip çıkmayı kabul ettirmiş olmasıdır.
CHP'nin bu kabulü de o değerlere inanmaktan ve sahip çıkmaktan ziyade seçim kazanmak için o değerlere sahip çıktığı zannedilen siyasetçileri kullanmaktan ibarettir.
Bu bağlamda millete seküler hayatı dayatan bir parti olan CHP'nin bayrağı altında siyaset yapan muhafazakâr siyasetçilerin kişiliklerinin zedelenmiş olması da ayrı bir gerçektir.
Çünkü onlar kendi tabanlarından kopmuş, dâhil oldukları CHP tarafından da asla benimsenmemişlerdir!
Rencide olmamaları için ismen misal vermiyorum.
Seküler hayatın sunduğu özgürlük sebebiyledir ki helal haram sınırı bilmeyen bu kesimin sabıkası da hayli kabarıktır.
Burada onlardan bahsetmeye gerek görmüyorum.
Tekrar başa dönecek olursak, artık CHP'ye CHP'nin muhalefeti son zamanlarda zirve yapmıştır.
CHP'nin tek başarılı başkanı olan Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen CHP'yi şöyle tarif etti:
" Bir araya geldikleri zaman, hepsi çok iyi ahbap, hepsi Atatürk idealleri, partinin seçimlerde kazanması için yapılacak işleri konuşurlar. Fakat bir kısmı çekip gittikten sonra iki kişi yan yana gelince, gidenlerin dedikodusunu yaparlar. Geçimsizlik, anlaşmazlık, kıskançlıklar, iftiralar, ters yorumlar, herkes birbirinin ayağının altına karpuz kabuğu koyma gibi eğilimler içerisinde. 'Bu parti nasıl adam olacak?' diye düşünüp durmuşumdur. CHP'nin büyük hastalıklarından biri, adeta bir virüs, mikrop gibi siyasetle uğraşan insanlar arasında ne yazık ki var."
Kendi itirafları!
CHP'de halkın benimseyeceği siyasetçileri ekarte etme geleneğinin son örneği Muharrem İnce'dir. Onun da hakkını yemeyelim zihniyet itibariyle hedefleri itibariyle diğer CHP'lerle aynı yolun yolcusudur. Fakat İncenin klasik CHP'lilerden önemli bir farkı vardır. Milli meselelerde devletin/milletin yanında durmasını bilir, gözünü budaktan esirgemez. Bir diğer önemli farkı da kendisi dindar değildir ama dindarlara düşman da değildir tam tersine saygılıdır. Öyle ki, CHP Ayasofya'nın ibadete açılışına muhalefet ettiğinde seccadesini alıp Ayasofya'da namaza gider içeri giremese de meydana seccadesini yayıp namaz kılar.
Gençliğinden beri CHP'li olan CHP milletvekilliği ve grup başkanvekilliği yapmış olan İnce'yi CHP yönetimi istifaya mecbur bıraktı!
Buna rağmen yeni genel başkanla işbirliğine kapıları açık tuttu. Ama hafta içinde İnce CHP ile işbirliği yapamayacağını söylerken farkını da ortaya koydu.
Terör örgütünün siyasi uzantısı DEM ile ilişkileri kabul etmeyen İnce, "Her gün 'DEM'lenirsen nasıl kuracağım? Bizim bir duruşumuz olmalı. Kuvay-ı milliye'nin partisi bu.(...) Bana 'bölücü' diyen CHP seçmenine sesleniyorum, arkadaşlar biz siyahla beyaz kadar ayrıymışız zaten. Nasıl beraber olacağız?" dedi.
Bir diğer gelişme ise İnce'yi CHP'den istifaya zorlayan ekibin bir parçası olduğunu bildiğimiz CHP'li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, "CHP'nin her kademesinde gece gündüz görev yapmış 40 yıllık bir partili olarak bu yaşananlar hem beni hem de milyonlarca partilimizi üzmüştür. Partimizin değerlerinin bu kadar hoyratça harcanmasına gönlüm razı değildir. Bu vesileyle 40 yıldır mensubu bulunmaktan onur duyduğum partimden istifa ediyorum." diyerek ayrıldı.
Men dukka dukka.
Üstelik İlgezdi bir adım daha ileri gitti ve "Kürt ve Alevi tasfiyesi yapılıyor!" dedi.
Anlaşılan CHP cadı kazanı gibi kaynıyor.
CHP bu tür çekişmelere şerbetlidir. Ancak olan İmamoğlu'na oluyor.
Çünkü yerel seçimlerin kalbi İstanbul'da atıyor. Diğer şehirlerdeki değişim genel siyaset üzerinde pet fazla etkili olmaz.
Ama İstanbul seçimleri özellikle İmamoğlu ve Özel için tabiatıyla CHP için hayati önem taşıyor.
İmamoğlu'nun seçim kaybetmesi aynı zamanda hem kendi siyasi hayatının bitmesi hem de Özel'in genel başkanlığının tehlikeyi girmesi anlamına geliyor.
Özetleyecek olursak, İYİ Parti'nin CHP'den desteğini çekmesi, Memleket Partisi'nin, SP'nin ve ZP'nin İstanbul'dan aday göstermesi CHP'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İstanbul'dan aldığı oylardan neresinden bakılırsa bakılsın yüzde 10 civarında eksilme anlamına geliyor.
Mayıs'ta yapılan milletvekili seçimlerinde, İYİ Parti yüzde 8, MP yüzde 1, ZP yüzde 2,8 oy almıştır. Bunların üçü de aday çıkarıyor. Ayrıca İlgezdi'nin Alevi kartını açması bir gizlenen gerçeği daha ifşa etmiş oldu. Alevi seçmenin bu kez İmamoğlu'na oy vermeyeceği yahut sandığı gitmeyeceğini duyuyorduk ancak hassas konu olduğu için sosyal barışa da zarar vermesin diye seslendirmiyorduk ama bu kez her zaman olduğu gibi Alevi kartını kendileri açtı.
Bir kısım Alevi seçmenin de oy vermeyeceği düşünüldüğünde DEM destek verse bile İmamoğlu'nun 31 Mart seçimlerinde işinin ne kadar zor olduğu ortaya çıkacaktır.
Çünkü CHP'nin Mayıs'ta yapılan milletvekili seçimlerinde yüzde 28,5(SP, DP, DEVA, GP oyları dâhil), DEM ise yüzde 8 oy almış. Yüzde 3 oy alan TİP bile destek verse İmamoğlu'nun işi pek zordur.
Mayıs'ta yapılan milletvekili seçimlerinde İstanbul'da AK Parti yüzde 35,7, MHP yüzde 6,7, BBP yüzde 1 oy aldı.
Sandığın matematiğine göre -bahsedilen Alevi tepkisini de yok sayarsak- şu anda İmamoğlu'nun DEM'le beraber yüzde 36 desteği var. DEM ve TİP aday çıkarırsa -İYİ Parti seçmeninden bir miktar destek alsa dahi ki o ihtimal var- yüzde 30'u bulması bile zor.
Murat Kurum'un ise şu anda yüzde 43 desteği var. YRP destek verirse bu oran yüzde 46'ya çıkar Vermezse sonuç değişmez. Kaldı ki milletvekili seçimlerinde tepki için YRP'ye oy veren seçmenin tamamının İBB seçimlerinde YRP'ye vereceğinin garantisi yoktur.
Öte yandan AK Parti 2019'da yapılan hatalardan ve seçim kazalarından ders çıkarmış görünüyor.
İstekli, gayretli, tecrübeli, güven veren ve hazırlıklı bir adayla çıktı.
Aday ilan edildiği günden itibaren sokakta seçmenle buluşuyor.
Polemikten çok çözüm önerileriyle sesleniyor. Rakibinin tuzağına düşmüyor!
AK Parti ve MHP teşkilatı da hem adayla hem kendi aralarında koordineli titiz bir çalışma yürütüyorlar.
İletişim araçlarını başarılı bir şekilde kullanıyorlar.
Bir hata yapılmaz, rehavete düşülmez ve seçim sandıklarına da sahip çıkılırsa bu gidiş 1 Nisan sabahı İBB'de yeniden AK Parti döneminin başlangıcı olur.
Olmalı da!
İnşallah.