13 yıllık ‘Kürt sorunu’ ile yüzleşme, ardından çözüm için kapsamlı demokratikleşme ve kalkınma, son olarak da bunlara engel olan silahları bırakma süreçlerinde yapılanlara, yapılacaklara devam edelim:
Demokratikleşme ve çözüm süreçlerinde ciddi sabotajlar yaşandı.
- Habur şımarıklığı ve Oslo görüşmelerinin sızdırılması;
- PKK’nın Reşadiye ve Silvan saldırıları;
- Paris’te çözüm yanlısı PKK yöneticilerine suikast;
- Gezi ve 17/25 Aralık operasyonları;
- Türkiye’nin DAEŞ saldırısı altındaki Kobani’de Kürtlerin ölümüne seyirci kaldığı propagandası; (Oysa bölgedeki 200 bin Kürt bir günde Türkiye’ye geçmiş, Peşmerge’nin Kobani’ye geçişi sağlanmış, Kobani’ye gıda, giysi ve ilaç yardımı yapılmış, yaralananlar Türkiye’ye getirilip tedavi edilmişti.)
- HDP’nin Kobani bahanesiyle sokak çağrısı yapması üzerine 6-7 Ekim’de yeniden kan dökülmesi;
- PKK’nın yol kesme, adam kaçırma, çadırda yargılama ve infaz, haraç alma, sokak olayları çıkarma, şehirlerde silahlanma gibi süreçle bağdaşmayan eylemleri;
- Örgüte destek vermeyen Kürtler dahil, bölgedeki Kürt olmayan vatandaşların tehditle göçe zorlanması...
Buna rağmen Türkiye demokratikleşme, kalkınma ve çözüm süreçlerini durdurmadı; başta Kürt vatandaşlar olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlarının barış ve demokratikleşmeye sahip çıkmasını esas aldı.
***
Ve...
Öcalan HDP aracılığıyla PKK’yı Türkiye’ye karşı silahlı eylemi sonlandırmaya çağırdı.
Bu çağrıyı değersizleştirme, etkisizleştirme çabaları ancak yapanları değersizleştiriyor.
Silahsızlanmayı ‘devletin atacağı adımlara’ bağlamak da ‘saçma’...
Zira, bu çağrıya ilişkin HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu 10 maddeye baktığımızda, aslında 13 yılda yapılanlar ve yeni anayasa ile hedeflenen demokratikleşme perspektifinden farklı bir şey yok...
Dikkati çeken, “Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması”na ilişkin 6. madde. Ki bu da, PKK unsurlarının haraç, adam kaçırma, infaz, yakıp yıkma ve göçe zorlama eylemlerini kapsıyor.
10 madde içinde bugünden yarına yapılacaklar değil, bir ‘süreç’ var. Ve süreçler, doğaları gereği ‘sonlanmaz’, yeni ihtiyaçlara göre güncellenerek devam ederler.
O yüzden “Bu sürecin sonu beklensin, sonra silah bırakılsın” demek iyi niyetle açıklanamaz. Türkiye ‘çözüm süreci bitti bitiyor, bitiririz’ diyenlere rağmen bu noktaya geldi; bundan sonrasını da yine onlara rağmen getirebilecek güç ve kararlılıkta.
Vatandaşa güven veren de bu.
***
Öte yandan, Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığı 10 madde içinde ‘demokratik siyaset, demokratik çözüm, demokratik cumhuriyet, demokratik ölçüt, demokratik hamle’ gibi neredeyse her kavramın başına eklenen ‘demokratik’ kelimesi bana sosyalist diktatörlük ülkelerini hatırlattı. (Eski) Demokratik Almanya, Demokratik Kongo, Demokratik Kore, Demokratik Laos gibi...
Demokrasinin doğasıyla çelişen tek partili sistemlerin olmayan demokrasiyi var gösterme çabası oldukça trajik...
Öcalan’ın, Kandil’in, HDP’lilerin ideolojik jargonu gibi...
Çözümün bir başka sonucu da ‘tek partili Kürt siyaseti’ni çok partili sisteme kavuşturması olacak.
Biraz zaman alacak olsa da...
Çözümün 10 maddesinde neler var?
1- Demokratik siyaset tanımı ve içeriği.
2- Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması.
3- Özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri.
4- Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar.
5- Çözüm sürecinin sosyo ekonomik boyutları.
6- Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.
7- Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri.
8- Kimlik kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi.
9- Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.
10- Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.