Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun BDP’lilere Çözüm Süreci’nin devamı için “önce kamu düzeni” şartını ileri sürmesinin gerekçesini İstanbul’dan, Ankara’dan İzmir’den bakarak anlayabilmek kolay değil. Ağrı’da, Muş’ta, Diyarbakır’da, Mardin’de ve hâsılı Doğu ve Güneydoğu illerinin birçoğunda yaşayan insanlara sormak lazım bunun gerekçesini.
Biz oturduğumuz yerden bakınca ancak 6-7 Ekim olaylarının vahşetini görebildik. Oysa Ağrı’da, Muş’ta, Diyarbakır’da ve diğer bölge illerinde insanlar PKK terörüyle sürekli yüz yüze bulunuyorlar. Birçok il ve ilçede PKK’nın “paralel hükümet” birimleri var. Sözde mahkemeler çalışıyor, insanlar buralarda yargılanıyor. İşadamlarından vergi adı altında haraç topluyorlar. Bütün bunları da tabii ki silah zoruyla yapıyorlar. Seçimlerde halkın belirli yönde oy kullanması için yapılan zorbalıklar artık sağır sultanın bile işittiği şeyler arasında. Sandıklardan BDP dışındaki partilere oy çıkan yerlerde, özellikle de köylerde, bu oyları kimin verdiği tespit edilerek cezalandırma ve infazların yapıldığı öteden beri bilinen konular. Hâsılıkelâm PKK elinde silah olduğu için insanları korkutup sindirebiliyor ve bölgede istediği gibi at koşturabiliyor.
Şimdi... Cemaat’in paralel bürokrasi oluşturmasını tehdit olarak görürken PKK’nın paralel yönetim aygıtını görmezden gelmek olur mu?
Ankara’nın siyasi kulislerini iyi takip eden gazeteci Ömer Şahin’in yeni internet sitesi “AnkaraReview.com”daki haberinden öğrendik ki geçen hafta AK Parti’nin Afyonkarahisar Kampında “Çözüm Süreci”oturumunda söz alan Doğu ve Güneydoğu bölgesinden Kürt kökenli milletvekilleri süreç yönetiminden şikayet ederek “PKK, bölgede hakimiyeti ele geçirdi. Bizim bile can güvenliğimiz tehlikede” diye konuşmuşlar. Bence bu çok önemli bir alarm sinyali...
Kürt siyasi hareketini yakından takip eden gazeteci Ruşen Çakır ise geçenlerde bu haberden yola çıkarak, -yazısının ara başlığında yer alan “Kürt Kürdün Kurdu” sözleriyle de anlaşılır kılınacak şekilde- meselenin AK Partili Kürt siyasetçilerin kişisel siyasi hesaplarından çıktığını ima eden bir değerlendirme yazdı.
Oysa adı geçen milletvekilleri -her şeyden önce- silahlı bir örgütün baskılarına ve tehditlerine rağmen ayrılıkçı partiye değil, AK Parti’ye oy vermiş olan büyük bir kitlenin temsilcileri. Dolayısıyla bu siyasetçileri PKK-HDP çizgisinin dilini ve argümanlarını kullanmadıkları için eleştirmek de haksızlık.
Ne olursa olsun Afyon’da konuşan milletvekillerinin bölge halkının şikâyetlerini ve taleplerini dile getirmiş olmalarını “ihtimal dışı” kabul ederek “iktidar partisi içindeki Kürtlerin resmi devlet politikasını terk edemedikleri” eleştirisiyle meseleye yaklaşmak sağlıklı bir sonuca ulaştıramaz bizi.
Resmi ideolojinin yanlışlarını ve bugünkü sorunun ortaya çıkışındaki rolünü tartışmak için dünyanın en acımasız örgütlerinden birinin ipekten bir meşruiyet zırhıyla sarılıp sarmalanması gerekmiyor. Çözüm Süreci zarar görmesin diye her şeyi sineye çekmeyi önermek de aslında Çözüm Süreci’ni tehlikeye atan bir yaklaşım...
Siyasi Kürt hareketi her fırsatta şehirleri yangın yerine çevirmenin provalarını ve isyan denemeleri yapıyorsa... Bölgede paralel bir hükümet gibi icraatta bulunma cüretini gösterebiliyorsa... Bölge halkını baskı altında tutup hayatın her alanını kontrol etmeye çalışıyorsa... PKK’nın silahlı unsurları çoktan söz verdikleri halde hâlâ sınır dışına çıkmamışsa... Çözüm Süreci’ni tek taraflı biçimde yürütmek hükümet adına giderek ağırlaşan bir yüke dönüşecektir. Bunu da görmek lazım...
Bu durumda Çözüm yanlısı Kürtler başta olmak üzere ülkenin aydınları her durumda Kürt Siyasi Hareketi’nin arkasında durmaktan vazgeçip eleştirel yaklaşımlarını biraz da o tarafa yöneltmeliler. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” mantığıyla Kürt Siyasi Hareketi’nin her yaptığına meşruiyet izafe etmeye varan bir sevecenlik göstermek aydın sorumluluğuyla bağdaşmaz.
Hiçbirimiz Çözüm Süreci’nin akamete uğramasını istemiyoruz ama Başbakan Davutoğlu’nun dile getirdiği “önce kamu düzeni” şartı yerine getirilmediği takdirde Çözüm Süreci’nin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini garantiye almak söz konusu olamayabilir. Buna da görmek gerekir.