Üzerinden neredeyse çeyrek yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, Uğur Mumcu cinayeti hala toplumun hafızasında taptaze. Mumcu sevilen ve sayılan bir gazeteciydi. Resmi olmayan güçler ASALA’ya karşı çok başarılı olmuştu. Yeniden göreve çağrılıyorlardı ve bu güçlerle ilgili en ayrıntılı bilgiye sahip gazeteci de faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Başlangıçta İran’ın ve İslami örgütlerin üstüne yıkılmaya çalışılan cinayetle ilgili yargılar zamanla değişmeye başlamıştı. Kuşkular ölüm emrinin devletin içinden geldiği üzerine yoğunlaşıyordu.
Cinayet öncesi ASALA’yı temizleyenlerin ortalıkta dolaşmaya başladığı saptanmıştı.
“Abdullah Çatlı 6 Haziran’da 1992 tarihinde Mehmet Özbay adını vererek Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosundan Uğur Mumcu’yu aradı; bulamadı. ‘Zırhlı araç yolsuzluğuyla ilgili bilgi’ vereceğini söyledi.”Yıllar sonra MİT görevlisi Mehmet Eymür, 27 Temmuz 1997’de Susurluk davasıyla ilgili ifade verdi ve “Uğur Mumcu’ya, Çatlı’nın Türkiye’de olduğunu ve ASALA benzeri eylemler için getirildiğini söylediğini” anlattı. Eymür, Çatlı’nın kullanılmasına karşı olduğunu söylemişti Uğur Mumcu’ya. Bu ifade üzerine Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu, Eymür’e bir çağrıda bulunarak, Çatlı’nın nasıl kullanıldığını ve birlikte olduğu kişileri açıklamaya davet etti. Mehmet Eymür’le Ceyhan Mumcu telefonda görüştü. Bu görüşmede Eymür, Çatlı’ya resmi görev verilmemesi için çok uğraştığını söyler: “Ama Çatlı’nın arkasında ikisi bakan, birçok siyasi vardı. Gücümüz yetmedi. Bunun üzerine durumu Uğur Mumcu’ya ve daha birçok kişiye bildirdim. Verdiğim ifade budur; tutanaklara da geçti zaten... Bu arada şunu da aktarayım size. Zırhlı Araç yolsuzluğuyla uğraştığı için Uğur Mumcu’ya suikast düzenlenmişti. Bunu öğrenince Mumcu’ya haber verdik. Yani bu suikastı biz önledik...” (Reis-Yalçın/Yurdakul s. 272-273)
Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu 22 Kasım’da Adalet Bakanlığı’na başvurarak eşinin öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı yürüten Ankara DGM Savcısı Ülkü Coşkun’un kendisine “eşinizin ölümünün arkasında devlet var” dediğini söyler. Susurluk Komisyonu’na ifade veren devlet eski bakanı ve ANAP Trabzon milletvekili Eyüp Aşık cinayetleri devletçe örgütlenmiş bir çetenin işlediğini anlatıyordu...
JİTEM’in kurucusu Cem Ersever, JİTEM’den istifa ettikten sonra açıklamalar yapmış ve hakkında dava açılmıştı. Çok şey biliyordu ve çok şey anlatacaktı. Ne var ki, dava başlamadan iki gün önce öldürüldü. O da bir faili meçhul cinayete kurban gitmişti! Öldürüldüğü gün biri Sabah gazetesini arayarak“Eşref Paşa’nın katili Ersever infaz edildi” dedi.
At izinin it izine karıştığı 1993 adı konmamış, çok kanlı bir darbenin tarihi olarak anılacaktı; ardında binlerce yetim ve dul bırakarak tarihin çöp sepetine atıldı..
Yarın: Lice yağmur değil kan yağdı kan!