Referandumlar, bazı durumlarda en tehlikeli siyasi araç haline gelebilir. Eğer ülkeyi yönetecek kadro ya da kadrolar için referanduma başvurulmuyorsa, ülkenin statüsüne ilişkin referandum yapılıyor demektir. Ülkelerin statüleri hakkında yapılan referandumlar ise, ya bir yerden ayrılmak ya da bir yerle birleşmek için yapılır. İki durumu da istemeyenlerin fikirleri ise, bu tür bir seçimde sandık sonuçlarına yansımaz. Dolayısıyla sorulan soruya göre, yanıt ya evet olur ya da hayır. Oysa toplumsal süreçler, siyaset, ekonomi ve insan ilişkileri siyah-beyaz ikilisi içinde gelişmez. Tam tersine toplumsal ilişkiler gri alanlarda şekillendiği ölçüde az çatışmacı olur.
Birleşik Krallık neden referanduma başvurup durmaz da Fransa her fırsatta referandum yapar diye bir düşünmek gerek. İsviçre kantonlarındaki kadar az insanın yaşadığı yerlerde çöp tenekelerinin kapaklarının ne renk olacağına dair bir karar için bile referanduma gidilebilir. Bazen de Fransa’da olduğu gibi, Avrupa Birliği’ni kuran antlaşmayı referanduma sunup kıl payı kabul edildikten sonra yıllarca neyin kabul edilmiş olduğu tartışılır durur.
Birleşme referandumları
Referandumların ne denli tehlikeli bir araç olabileceğine ilişkin en yakın örnek Kırım’da yapılan referandum. Halka iki soru yöneltildi; biri bağımsızlık ilanı diğeri Rusya’ya bağlanma kararı. Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı kalması yolunda herhangi bir soru sorulmadı; gerçi sorulsaydı da muhtemelen sonuç değişmeyecekti. Ancak bu yöntem, Rus korkusunu hiçbir biçimde üzerinden atamamış Kırım Tatarlarını daha da tahrik eden bir yöntem oldu.
Madem halkın çoğunluğu Rusya’nın parçası olarak yaşamak istiyor, başkalarına ne denebilir. Ancak Rusya yönünde tercih yapacak bir nüfus bölgeye yerleştirilmişse, Kırımlıların tercihini etkileyecek ‘yardımlar’ yapılmışsa ve konu da tamamen stratejik nedenlerle gündeme geldiyse, ortada gerçek bir toplumsal tercihten bahsetmek için az neden kalır. Ayrıca, sonuçları küresel gelişmeleri de etkiler.
Rusya’nın Kırım’ı almasıyla Batı-Rusya ilişkileri daha da sertleşecek gibi. Uygulamada ne tür adımlar atılacağını öngörmek kolay değil. Ancak en somut sonuçlardan birisi Karadeniz’deki kıta sahanlığı konusunda Türkiye’nin bundan böyle Ukrayna ile değil Rusya ile muhatap olacak olması.
Referandumla birleşme ihtimali, uzunca bir dönem KKTC için de tartışılmıştı. Kimbilir, belki bu furya ile yeniden gündeme getirenler olur.
Ayrılma referandumları
Günümüzde bir de ülkeden ayrılma referandumları söz konusu. Örneğin, Bask Bölgesi’nde İspanya’dan ayrılmak için 2014’de referanduma gidilmesi kararı alınmış, ancak karar İspanya Anayasa mahkemesi tarafından reddedilmişti; buna rağmen yapılırsa artık Kırım’ı örnek gösterebilirler. Bir diğer örnek ise Eylül 2014’de yapılacak olan İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma referandumu. Sonucu öngörmek kolay değil, zira eğilimler birbirine çok yakın. Ancak önemli olan bu yönde bir gelişmenin olması. Son yeni örnek ise Venedik’in bağımsızlık referandumuna gitmesi. Veneto bölgesinin bağımsızlığını ilan etmesi halinde İtalya hükümeti nasıl tepki verir bilinmez, belki çok önemsemezler. Ancak arka arkaya çıkan bu örnekler, dünyadaki bazı yerlerin küçük siyasi aktörlerin olduğu bölgelere dönüşebileceğini, bazı yerlerin ise giderek büyüme eğilimine girdiğini gösteriyor. Doğu büyük imparatorluklar, Batı da küçük krallıklar dönemine yâd ediyorsa, bu sürecin sonunda bizleri neyin beklediğini tahmin etmek zor olmaz. Biraz tarih, neler olabileceği hakkında fikir verebilir.