Devletler hukuku anlayışını benimseyenler ile devletleri hiçe sayan küresel akıl arasındaki yeni gerilim ve savaş içerikli ortam, kimin kazanacağı sorusuna odaklanmamızı benimsetmekte.
Anlaşılan devletleri, şirketler olarak görenlerin esas gayesi, değerler sistemini ve devletleri ayakta tutan temel sistemleri sarsmaktır. Küresel salgın Covid-19’a “süreç” olarak bakamayanlardan olduğum için, olayın farklı boyutunu gözlemlemeye devam ediyorum.
Devletleri ve içinde bulundukları sistemleri çökertme gayretine bakılırsa, bundan en fazla karlı çıkanların, şirketler ve paranın baronları olduğunu görebiliyoruz.
Bu aralar petrol fiyatları, gıda ve su ihtiyaçlarına bakıldığında ise, kontrolün devletlerden daha ziyade paranın sahiplerinde olduğunu da görebiliyoruz.
Savaşlar ve taraflar da, sanki korona gibi mutasyona uğramakta! Nasıl mı? Şöyle tarif edeyim. Önceleri savaşların tarafları olarak devletler vardı sadece. Sonraları yani İkinci Dünya Savaşında devletlere ek olarak şirketler devreye girdi. Örneğini sorarsanız Hitler Almanya’sının 6 yıllık vahşi hikayesinin arkasında, küresel şirketlerin olduğunu göz ardı etmemekteyim. Hitler’e sağlanan parasal desteğin arkasında hangi şirketlerin olduğunu, artık tarih sayfalarında bilmek zor değildir!
Demek ki; ikinci evrede devletlerin yanı sıra şirketler dönemi girdi devreye. Şimdiki evre ise yeni bir evredir ve gidişata bakılırsa devrede devletlerden daha ziyade şirketler var. Zenginler var! Ve dahası bir ülkeyi çökertip, diğer ülkeyi kalkındıran parasal senaryolar devrede.
Tabii ki o kadar kolay süreç değil! Kirli medya ortamını da, algı oluşturma metodolojilerinin devrede olması faktörünü de kenara koyamayız.
Böyle bir ortamda, “işin içinden nasıl çıkılacak” sorusu baş sorudur!
Devletlerin işi zor ve sadece karşısındaki rakipleri ters düşen devletler veya çok güçlü devletler değildir. Hatta şöyle söyleyeyim, esas olan şirketler ve paranın patronları ile devletler dönemindeyiz.
Çetin bir dönemin içinden geçildiğinde ise, ayakta kalmayı başaran küresel ölçekli hamleler yapabilenlerin kazanma şansı bolcadır.
Türkiye’yi, yeni dönemin kazananları sırasına şimdiden ekleyin. Bakmayın Türkiye içindeki darbe seslerine! Bu çığlığın nedeni açıktır! Hükümet ve Erdoğan, krizi yönetebilmiştir. Bu yönetme kabiliyetiyse, tüm siyasi aktörlerin elinden enstrümanlarını almış durumda.
Orta Doğu’nun “SİHA dehası” olarak anılan Türkiye’ye bu fırsatı veren Selçuk Bayraktar’a atılan iftira ve yalanların nedeni sizce nedir?
Başkan Erdoğan’ı, rahmetli Menderes ile kıyaslayan ve akıbetini ona benzetecek kadar küstahlığın, satılmışlığın ve vahşiliğin altında yatan nedir?
Evet, bu gidişat geriye dönüşü olmayan, ferah ve refah Türkiye vadediyor. O sebeptendir ki; Erdoğan’ı ölümle tehdit modu devreye girdi. Silahlı saldırı ve direniş beyanlarının altında yatan da budur! Bayraktar’a yapılan haksızlık ve hadsizliğin de sebepleri budur. Türkiye kazanan tarafa geçiyor. Mesele tam olarak budur!