Bangladeş’te Cemaati İslami liderlerinden Abdulkadir Molla idam edildiğinde, tüm bunların küresel bir operasyonun adımları olduğunu ifade ederek şunları yazmıştım:
‘...Acaba son idam ve infazlar, sadece bu gelişmelerle mi ilgili? Yoksa küresel ölçekte başka bir operasyonun parçası olarak görmek de mümkün mü?
Pakistan merkezli bir İslami hareket olan Cemaati İslami’yi çok da zorlanmadan bölgenin İhvan hareketi olarak tanımlayanlara küçük ayrıntılar dışında itirazım yok. Tam da bu nedenle Abdülkadir Molla’yı ısrarla idama götürenlerin, Mısır’daki darbe ve hukuksuz yargılama sürecinin zihinsel bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Başka bir ifadeyle açarsak, Mısır’da Muhammed Mursi ve arkadaşlarını yargılayan siyasi akıl, Bangladeş’i hayli ırkçı bir zeminde birleştirmek isteyen akılla kesinlikle akraba. Devam edebiliriz. Mesela bunları yapan akılla, Suriye’de Beşar Esad’ı önce göndermek isteyip (!) ardından devamını sağlayan zihniyetin de aynı parantezde okunması mümkün.’ (Star, 14 Aralık 2013)
Bu yazı için masaya oturduğumda gelen şu haber herhalde olup biteni daha görünür hale getiriyor: ‘Mısır Bakanlar Kurulu Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı terör örgütü ilan etti.’
Mısır’daki yönetimin darbeyle gelmiş olması, arkasındaki uluslararası destek tüm bunlar zaten bu damgayı vurmanın kurgusuydu. Bu damgayı küresel ölçekte pek çok yapıya ve siyasi harekete vurabilmek için peş peşe gelen hamleleri izliyoruz şu sıralarda.
Hiç kuşkunuz olmasın bu saatten sonra İslam ve demokrasi parantezindeki tartışmalar bambaşka bir kulvara girecek. İslami hareketleri sandık yoluyla geri çevirmenin mümkün olmadığını görenler, kuvvetle muhtemel Türkiye’nin de aralarında olduğu geniş bir alanda yeni bir operasyonun peşindeler.
Peki Türkiye bu gelişmelerin neresinde sorusu, 17 Aralık itibarıyla farklı boyutlar kazanmaya başladı. İç dengelerdeki karşılığı ne olursa olsun gerçekleşen operasyonlar, bu sürecin bir parçası. Yukarıdaki yazıdan bir alıntı daha yapayım izninizle:
‘Bu devasa paranteze Türkiye’yi yazmak çok mu zor, ne yazık ki değil. İster İhvan hareketine benzetilsin, isterse daha farklı bir tecrübe olarak okunsun, fark etmez. Türkiye’de son yıllarda İslami tecrübenin iktidarla yoluna devam eden boyutu, küresel ölçekte her geçen gün daha farklı gözlerle izleniyor.’
Gezi saldırısıyla ete kemiğe bürünen, şimdilerde çok farklı boyutlar kazanan operasyonlar, Türkiye tecrübesini kontrol altında tutmak ve dönüştürmek isteyen merkezler eliyle yönetiliyor. Mısır’da farklı, Bangladeş’te farklı gibi görünen gelişmelerin, Türkiye’de daha yumuşak tonda devam etmesi kimseyi aldatmasın. Bu, küresel ölçekte bir hamle ve bulunduğu her yerde mevcut tecrübeyi dönüştürmek için farklı tonlar ve ölçeklerde operasyonlar yapıyor.’
Olup biteni yolsuzluk başlığı altında okuyabilirsiniz. Ama Mısır’dan Bangladeş’e oradan Türkiye’ye kadar uzanan alanda olup bitenler, bize çok farklı bir tablo gösteriyor.
Türkiye’deki başlıklar bir yandan Halk Bankası, İran, enerji hatları üzerinden şekillenirken, diğer yandan bunlara yenilerini eklemek üzere peş peşe hamleler geliyor.
Türkiye, bu koridordan çıkmak zorunda. Aksi takdirde nerelere savrulacağını kestirmek gerçekten imkansız. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmanın final cümlelerine bu gözle yeniden bakmak gerekiyor. Artık geri dönüşü olmayan bir yoldayız ve bunu hep birlikte başarmak zorundayız.