İklim raporları iyimser ama emisyon artışı dünya için büyük tehdit! Filipinler’deki gibi ‘süper tayfun’lara hazır olun. Atmosfer saatli bombayı andırıyor. Ne zaman, nerede patlayacağı da öngörülemez!
Tüm dünyada küresel iklim değişikliği konusunda farklı çalışmalar yürütülüyor. Geçtiğimiz sonbaharda yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli raporlarında son yıllarda bu konuda azalma eğilimi kaydedildiği belirtildi.
Sanayi devrimi ile başlayan ve atmosfere her geçen gün daha fazla miktarda sera gazı salımına neden olan bu süreçte, hayatlarımız kolaylaşıp, standartlarımız yükselirken, atmosfer kirleniyor, doğa tahrip oluyor. Küresel ısınmayla önüne geçilmesi pek de mümkün olmayan ve insanlığın daha önce tecrübe etmediği farklı bir döneme girilmiş oluyor. Nitekim sürprizlerle dolu olması öngörülen süreci yaşadığımızın ipuçlarını da görüyoruz artık. Haiyan Tayfunu gibi eşine daha önce rastlanmamış süper tayfun diye adlandırılan yıkıcı hava olayları da bilim çevresini tedirgin ediyor.
Vahim tablo karşısında küresel sıcaklıklar titizlikle ölçülüyor, kayıt altına alınıp sera gazı salımının azaltılmasına yönelik çalışmalar da tüm hızıyla devam ederken, BM raporu umut verdi. 1950-1998 arasında her 10 yılda ortalama yüzde 0.12 artış yaşanıyordu. 1998-2012 arasındaki dönemdeyse her 10 yılda küresel sıcaklık ortalamasında 0.05’lik bir artış olduğu ölçülmüş. Dolayısıyla eski döneme göre sıcaklık artışının azalmış olduğunu söylemek mümkün. Azalmanın tespit edilmesiyle iklim değişikliği konusunda panik atak geçirenlerin yüreğine biraz su serpilse de iklim değişiminin devam ettiği gerçeği hala sürüyor. Peki, küresel ortalama sıcaklık artışındaki bu azalma eğiliminin sebebi ne olabilir?
DAHA AZ EMİSYON MÜMKÜN
Avrupa’da yapılan çalışmalar, atmosfere salınan karbon emisyonlarının düştüğünü gösteriyor. 2000’den beri görülen karbon emisyon oranı yüzde 2.9 iken, 2012 de karbon emisyon salımının 1.1 arttığı belirlenmiş. Bu atmosfere daha az emisyon salındığının yani daha az fosil yakıt kullanıldığının, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığının somut göstergesi.
Uluslararası enerji ajansı güneş, rüzgar, bioyakıt gibi enerji kaynaklarının kullanımının son 7 yılda iki kat arttığını belirtiyor. Özellikle de ABD ve Çin gibi karbon emisyonları konusundan dünyadaki en büyük paya sahip olan ülkelerin emisyonlarını kontrol altına almaya başlamasının etkisi büyük. Atmosfere en çok karbon emisyonu salan ülkelerin fosil yakıt tüketimini azaltıp, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesiyle karbon emisyonlarının düştüğü böylelikle ispatlanmış da oluyor. Üstelik yapılan çalışmalar zenginleşmeyle kirliliğin doğru orantılı olmadığını da ispatlamışlar. Gayrisafi milli hasıla olağan düzeyde artışa devam ederken, karbon salımlarının azaldığı gelişmiş ülkelerle de bunun kanıtı sayılıyor.
Demek ki çözüm bizim elimizde. İnsan kaynaklı küresel ısınmayı kontrol altına alabilmek yine insanların adım atmaları gerekiyor. Üstelik artık ekonomik bahanelerin de palavradan ibaret olduğu açıkça ortada. Atmosfere ekstra yük bindirmeden de emisyonların kontrol altında tutulmasının mümkün olduğu ispatlandığına göre dünya artık neyi bekliyor? En kısa sürede tüm ülkelerini fosil yakıt kullanımını durdurması, güneş, rüzgar, jeotermal, bioyakıt gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması gerekiyor.
Atmosfere yüklediğimiz emisyonlar dünya için büyük tehdit! Salımlar kontrol altına alınmadığı sürece Süper Tayfun gibi dünyanın daha önce görmediği hava olaylarına hazırlıklı olmak gerekiyor. Atmosfer saatli bomba gibi geri sarıyor ve ne zaman, nerede patlayacağını da öngörmek mümkün değil ne yazık ki...