Davos 2016 toplantılarının ana temasında, ‘dördüncü sanayi devrimi’ olarak adlandırılan ‘robotların yükselişi’ bulunuyor. Son yıllarda insansız hava araçlarının kullanımı başta olmak üzere, 1990’ların başında dikkat çeken bir tartışma olan ‘emek yoğun istihdamın tehdit edilmesi’ meselesi yeniden gündeme oturmuş durumda. Bu nedenle, Davos’ta fiziki, biyolojik ve dijital dünyalar arasındaki sınırları ortadan kaldırarak, teknolojinin füzyonuna yol açan bu yeni trendin sonuçları ve maliyetleri değerlendirilecek.
Gelinen noktada, akıllı teknolojilerin istihdam piyasası üzerinde sebep olacağı değişimlerden, dünyanın büyük ekonomilerinde 7 milyon kişinin etkileneceği tahmin ediliyor. Benzer şekilde ‘no boots on the ground’ yaklaşımının oksimoron bir güvenlik stratejisine dönüştüğü son yıllarda, robot teknolojilerinin güvenlik politikalarını ve uygulamalarını da derinden etkilediğini söylemek gerekiyor. Zira bu yeni devrimin, hem ahlaki hem de hukuki anlamda altyapısının olmaması ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor.
Davos’un diğer bir gündem maddesi, ‘terörizm ve göç’ başlığı altında ele alınıyor. Göç sorununun ‘terörizm’ başlığıyla birlikte ele alınması bile, Batı’nın, ortaya çıkan yeni dalganın sahici dinamikleriyle muhatap olmaktan uzak olduğunu gösteriyor. Göç sorunu; demokratikleşme, refahın paylaşımı ve uzun vadeli güvenlik perspektifleriyle sahici bir şekilde masaya yatırılmadığı sürece, geçici müdahale ve değerlendirmeyi aşacak bir perspektifin ortaya çıkmasını engellemeye de devam edecektir.
Davos 2016’nın gündem maddelerinden birisi de ‘piyasa çalkantısı’ olacak. Hem enerji fiyatlarında yaşanan devrimin hem de küresel ekonomik krizin özellikle Çin ayağındaki gelişmeler, başta kredi piyasaları olmak üzere küresel dinamikleri sert bir şekilde etkiliyor.
Paris’te yapılan İklim Zirvesi’nin ardından Davos’un da gündem maddelerinden bir diğeri ‘iklim değişikliği ve etkileri’. İklim değişikliğinin küresel gündemde ön sıralarda yer alması olumlu bir gelişme olmakla beraber, mücadele araçlarının büyük ölçüde küresel sistemin uluslararası kurumlarında yaşanacak bir demokratikleşmeyle ortaya çıkabileceği gerçeği yine göz ardı edilmiş durumda.
Diğer yandan, bu sene ‘Avrupa’ müstakil bir başlıkla Davos gündeminde yer alıyor. Avrupa tartışması on yılı aşkın bir süredir hem Avrupa’nın hem de küresel gündemin içerisinde yer buluyor. Özellikle küresel örgütlerin ciddi bir tıkanma yaşadığı son 15 yıl boyunca, II. Dünya Savaşı sonrasındaki en önemli ve ‘başarılı’ bölgesel birlikteliğin kaderinin ne olacağı Avrupa’yı ilgilendirdiği kadar küresel gündemi de ilgilendiriyor.
Küresel iktisadi eşitsizlik ve refahın dengesiz dağılımı da Davos gündemine girmiş durumda. Dünyanın en fakir nüfusunun yarısının zenginliğine eş değerde varlığa sahip olan kişi sayısı 62. Orta sınıf krizi ekonomik krizin etkisiyle artarken, küresel anlamda sermayenin paylaşımı ve demokratikleşme sorunu refah dengesizliğini yapısal olarak korumaya devam ediyor.
Küresel ekonomik adaletsizliğin yanında, bir diğer başlık da tıp ve tedavi sorunları olarak gündemde. Başta kanser olmak üzere yaygın hastalıklarla mücadele konusu, bu sene tartışılacak başlıklar arasında yer alıyor.
Son olarak siber suçlar ve insan hakları da gündeme girmiş durumda. Tıpkı robot devriminde olduğu gibi, telekomünikasyon devriminin de hukuki ve ahlaki altyapısında ciddi açıklar bulunuyor. Benzer şekilde, bu başlıklar salt ‘terörizm rejimi’ altında ele alınarak güvenlikçi bir perspektiften çıkmadığı sürece de, küresel ve ortak bir zeminin inşa edilmesi güçleşiyor. Herkese hiyerarşisiz ve önkoşulsuz bir şekilde aktöre dönüşme fırsatı sunan yeni kaotik düzenin sürdürülebilir olmadığı ortada. Aynı anda derin bir ‘bilinme ve aktör olma’ arzusunun müstear bir dünyada hayata geçirilmesi güvenlik krizleri ortaya çıkardığı kadar, ahlaki ve hukuki sorunlar da ortaya çıkarıyor.
Yukarıdaki başlıklar elbette farklı olabilirdi. Ama eldeki gündemden çıkan istikâmeti tarif etmek gerekirse, ‘küresel siyasetsizlik trendi’ içerisinde sorunları tespit eden ama kuvveden fiile geçemeyen kısır döngüyü büyüten bir yapı olduğu görülür. Zira gündeme alınan başlıkların neredeyse tamamında ‘sorunu tarif edenler ile büyütenler’ aynı aktörler konumundalar.