Devletlere karşı şirketlerin savaşıyla, yeni dönemin hatları ve şekli giderek net beliriyor.
Bazıları "komplo teorisi" de diyebilir. Hatta komplo teorilerini de derinden incelemekte yarar vardır.
Lakin şu an ki durum ne komplo, ne de teoridir!
Gerçek, içine sokulduğumuz kavganın ta kendisidir.
Ve sadece mesele Türkiye değil.
Sadece Türkiye çok ama çok önemli faktördür. Türkiye sindirilirse, bir çoğu senaryonun gerçekleşeceğini tahayyül etmekteler.
Net olarak görünür tablo şudur.
Küresel finans kapitali, devletler ve devletlere bağlı milli değer ve çıkar anlayışlarının ortadan kalkmasını arzu ediyor.
En mukaddeslere karşı bile savaş açılmasının esas gayesi de budur. İslam en değerli, hatta üstünde başka değerin olmadığı gerçek değerdir. İnsanoğlu için, kainat için kurtuluştur hiç kuşkusuz. Lakin en kıymetli olan değerimize karşı tüm çabaların esas gayesinin de karşılarına direnecek bu muazzam gücün içerisinin boşaltılmasıdır. İslam'ı hedef göstermek için uydurulan tüm örgüt ve isimlerin muradının, bu ulvi dayanağımızın yıpratılarak, insanlar için birleştirici çimento rolünü ortadan kaldırmaktır.
Toplumların, devletlerin, milletlerin, ailelerin temel taşları ne varsa, hepsine karşı savaşın açıldığını görerek olanları okursak, bence isabetli sonuçlara kapı açmış oluruz.
Türkiye direniyor. Erdoğan direniyor. Devleti kurtarmak için direniyor. Daha net yazarsam, devleti yok etme çabalarına karşı koyuyor.
PKK terör örgütünün hain saldırılarını kınayamayan yapıların, siyasi partilerin, şahısların da olduğu gerçeğini bir tarafa yazarsak, bu vahim durumun sadece dışarıda değil, içeriden de halkların birleşmesi gibi çevreleme ile karşı karşıyayız.
Türkiye bir taraftan içeriden kuşatılmakta, FETÖ görünür hain yüz ise, bir de tanımını koyamadığımız daha nice renkten renge değişen yapıların da sesini ve rengini görmekteyiz.
Bazıları belki de iyiniyetli cahillerdir. Bazıları ise açıktan ve net ihanet içindeler.
Türkiye'nin siyasi iktidarını "başarısız gözüksün" diye, PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olmaktan çekinmeyen veya siyasi uzantısı ile işbirliğinden rahatsız olmayan katmanlara sahipsek, "toplumun değer yargıları ile oyun sonuç vermektedir" demektir bu!
Peki, Başkan Erdoğan neden hedefte? Çünkü tüm bunları bilmekte ve herkesten daha fazla bilgiye sahip. O sebepten sonuna kadar, hem de ölümüne direnmekte!
Algılar ve toplumsal mühendisliklerle, Türkiye değerlerine ve Erdoğan'a saldırmak, milli ve yerli kim varsa hepsine saldırmak bir gaye gütmekte. Gaye tektir. Türkiye Devleti'nin ilgi ve etki alanındaki varlığı, küresel finans kapitali için engel unsurudur. Bu engel unsurunu, sözde demokrasi, sözde özgürlük teraneleri ile süsleyerek topluma yedirilmekte.
Bunların hepsini tarih bir kaç defa farklı versiyonlarda kitaplara not etti. Sorun şu ki, şu ana kadar bu tarih, bu toplumun evlatlarına öğretilmedi. Her şey ideolojik bakışlar içinde hapsedildi. Ve bunu da dayatan kendimiz olmadık. Bilerek ve isteyerek dayatmanın aşığı olduk. Şimdi hep tekrar tekrar yazacağım, "bizim çocukları yetiştirmeliyiz." Bugün halen bu bilinçle bu devleti korumak, milletin değerleri ile geleceği inşa etmek isteyen gücümüz vardır. Lakin önümüzde o kadar zalim süreç başlıyor ki! Eğer ki yarın nesle hitap eden formülü kendimiz bulup, kendi çocuklarımızı kendimiz yetiştirmezsek, esas sorun o zaman çıkacaktır. Zombileşmiş, mankurtlaşmış nesil inşası, esas hedef! Peki, önüne ne ile ve hangi antikor unsurları ile çıkacağız? Zehir için panzehir şart!