Artık kimseye sır olmayan gerçekler var. Küresel pandemi ile birlikte, dünyanın eski dünya olmayacağı açıkça beyan edildi. Ekonomik kırılmalar ve İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması ile, kendi rotalarını belirledikleri açık. Uzun vadeli gidişata bakıldığında, ABD ile İngiltere'nin çıkarlarının uyumsuzluk içinde olacağı bir dönem görülüyor. Şimdilik, Avrupa ciddi bir sınavdan geçiyor. Bu süreci nasıl yöneteceği belirsiz. Fransa'nın zikzak çizen politik tutumu, orta vadede Avrupa için sorun oluşturacağı konusunda yalnız değilim. Ukrayna'nın kurban olarak sunulması, karşılığında ne verildiği sorusu uzun vadede cevap bulacak. Şimdilik, Rusya ile hesaplaşma veya Rusya'nın kendisine giydirilmek istenen kaftanı reddetmesi, tüm dengeleri değiştirdi. Şu anda küresel aktör olarak ABD'nin süreci yönetmesi ile rota belirleniyor. Ancak, Rusya bu tek merkezli dayatmaya karşı çıktı. Aslında, karşı çıkmak isteyen birçok kişiye de cesaret verdi.
Dünya değişiyor ve değerler sistemi ile oynanan oyunlar, bu değişimin bir parçası. Din, ırk, aile, milli kimlikler ve gelenekler, hepsi tehdit altında. Bu duruma kim tek başına karşı koyabilir? Liderlerin formatı değiştiriliyor, yeni nesil silahlar gibi yeni nesil lider formatları da değişiyor. Geleneksel siyasetçilerin "diktatör", "otoriter", "antidemokrat" olarak tanımlanması yeni değil. Ancak, önümüzdeki süreçte, geleneksel siyasetçi profilleri, devlet anlayışına sadık olanlar hedefte olacak. Çünkü mesele, devletleri küçültmek. Buna uygun siyasetçiler "kahraman", karşı koyanlar ise "diktatör" olarak sunuluyor ve sunulacak. Bundan en fazla zarar görecekler arasında Avrupa devletleri var. Ukrayna ile birlikte, bu sürece start verildi. Peki, bu küresel değişimden tek başına kim istediğini alıp çıkabilir? Koridorlar, enerji hatları, su kaynakları, ticaret yolları... İttifaklar ve ortaklıklar şimdi, bu paylaşım sürecinde daha da önem kazanıyor.
Ve tabii ki Türkiye! Hinterlandı, hitap ettiği coğrafya, bulunduğu coğrafya, din ve dil ortağı olduğu gönül coğrafyası ile birlikte değerlendirilmeli. Küresel değişimde yerimiz ve ortaklarımız kim olacak sorusu, bizi de derinden düşündürmelidir. Dostlar kim, düşmanlar kim, iyi ayırt etmek için tarihi arka planı yeniden gözden geçirmek ve güncel analizlere tabi tutmak gerekiyor. Devletlerarası ilişkilerde romantik yaklaşım olamaz, doğru. Ancak, artık dostluklar da çıkar listesinde başlı başına bir ana madde. Yani, bazen dostluklar için vazgeçmek de çıkar unsuru olarak karşımızda olacak. Dolayısıyla, ittifaklar, ortaklar ve dostluklar, yeni paradigma argümanı olarak değerlendirilmelidir, yeni küresel sistemde!