Bir söz kendi bağlamı içinde anlamlıdır.
Her sözün bir öncesi ve sonrası vardır.
İyi niyetli insanlar o sözün siyakına ve sibakına bakarlar o yüzden.
Bir de o sözü diyene…
O sözü diyen kişi şayet ömrü hayatında hep ırkçılığa karşı çıkmış biri ise mutlaka işin işinde bir bit yeniği olduğuna inanırlar.
O sözü diyen kişi eğer hayatının her aşamasında silaha ve teröre karşı çıkmış biri ise bu işte bir iş var diye düşünürler.
Bir sözü bağlamından cımbızla kopartıp alıyorsanız ve en önemlisi de o sözü diyenin duruşuna bakmadan bunu kullanıyorsanız o takdirde tek şey anlaşılır: Düşmanlık yaptığınız o kişiye kara çalmak!
TRT’de katıldığım bir programda PKK/HDP zihniyetinin çelişkilerle ve tutarsızlıklarla dolu olduğunu açıklama sadedinde kullandığım, “Bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz ama bugün resmi söyleminize dönüştürdüğünüz taleplerin hiçbirisi için silah kullanamazsınız. Dağda kalmanızı gerektiren hiçbir amacınız yok iken silah kullanıyor olmanız en basitinden bir çelişki ve tutarsızlıktır” anlamındaki sözlerimin başına gelenler tam da bu meyanda.
Ne yaptılar biliyor musunuz?
Bir anlam bütünlüğü içinde söylediklerimi cımbızlayıp “Kürdistan için silah kullanabilirsiniz!” noktasına taşıdılar.
Evet, evet aynen böyle dediler.
“AKP’li Mehmet Metiner, Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” karalamasına dönüştürdüler.
Sadece sosyal medyada değil.
Yazılı medyada da bunu yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz bu sözlerimi köşesine taşıdı.
Kendisini yazısının çıktığı gün aradım durumu izah etmek için.
Ama hazret dönmedi bir türlü.
Bunlar böylesine ahlaki ve insani ilkelerden yoksun işte…
“Pislik at, tutmazsa izi kalır!” mantığı doğrultusunda itibar suikastı yapmanın gazetecilik olduğunu sanıyorlar.
PKK terörünü aklayıp paklamak için bin dereden su getiren, PKK’nın terör siyasetini alenen yapan HDP’yi arkalayan bu köşe yazarları nedense bağlamından kopartılıp kullanıldığı besbelli olan o sözüm üzerinde tepinip duruyorlar.
Tam da kendilerine yakışır bir ahlaksızlık örneğiyle…
***
Bu sözlerim gayet anlaşılır.
En önemlisi de amacım gayet açık.
O kasıtlılar için değil ama samimiyetle merak edenler için açıklayayım…
PKK Kürt halkına yönelik hep şu argümanın arkasına sığındı: “Kürt kimliğinin inkar edildiği ve Kürtçe’nin yasaklandığı bir ülkede siyaset yapmamız mümkün değildi. Bağımsız Kürdistan için dağa çıkıp silah kullanmamızdan başka seçenek yoktu.”
Ben ne diyorum PKK’nın bu argümanını çürütmek adına?
“Eski Türkiye’nin inkardan ve asimilasyondan kaynaklı bir Kürt sorunu vardı. Kürt kimliği inkar ediliyordu ve Kürtçe yasaklanmış bir dildi. Ama AK Parti’nin iktidar olduğu yeni Türkiye’de inkar ve asimilasyon tarihe uğurlandı. Kürt kimliğini inkar eden ve Kürtçe’yi yasaklayan devlet aklı değişti. Kürt kimliğini kabul eden ve Kürtçe’nin önündeki tüm yasakları ortadan kaldıran yeni bir devlet paradigması var. Siyaset yapmanın önünde de hiçbir engel yok artık. Herkes her talebini özgürce siyaset yoluyla dile getirebiliyor. Buna rağmen hala silah kullanıyorsanız demek ki sizin başka bir amacınız var. Siz Türkiye düşmanı ülkelerin Türkiye’ye karşı kullandığı bir taşeron örgütsünüz.”
Öcalan 1999’da yakalandığında şöyle demişti: “İnkar biterse isyan biter.”
Ben de tam bu mantık ekseninde Kandil’i ve Kandil’in silahları gölgesinde siyaset yapan HDP’yi eleştirmek babında şöyle diyorum: “İnkar bitti. Ama isyan bitmedi. Niye?”
Öcalan İmralı’ya konulduktan sonra PKK’nın kuruluş amacını değiştirdiğini ilan etti. Dediği şuydu özetle:
“Artık bağımsız Kürdistan istemiyoruz. Etnik temelli federasyon ve otonomi taleplerine karşıyız. Biz Kürtlerin de hür ve eşit vatandaş olarak yaşayacağı demokratik bir cumhuriyet istiyoruz. Ortak vatanda tek devletimiz olsun istiyoruz. Kimliğimiz kabul edilsin istiyoruz.”
Öcalan işi öylesine ileri götürdü ki dedikleri aynen şöyleydi: “Tek devlet, tek vatan, tek ulus, tek bayrak, tek resmi dil, yani Türkçe.”
Atatürk milliyetçiliğinin aslında etnikçi bir milliyetçilik değil kültürel kapsayıcı bir milliyetçilik olduğuna vurgu yapan Öcalan bu çerçevede ortaya konulan “Türk vatandaşlığı” tanımına Kürt kimliğini kabul eden bir anlayış ve pratik yerleştirilirse itirazlarının olmayacağını dahi söylüyordu.
Benim Kandil’e ve HDP canibine hatırlattığım şey tam da buydu:
“İnkar bittiğine göre niçin silah bırakmıyorsunuz? Bağımsız Kürdistan için silah kullanmaktan başka seçeneğiniz olmadığını söylüyorsunuz, ama şimdi Bağımsız Kürdistan istemediğinizi açıkladıktan sonra siyaset yoluyla elde edilebilecek talepler için silah kullanmak niye? Dağda kalmanızı gerektiren hiçbir amacınız yok iken bu durumda hala dağda kalıp Türkiye’ye karşı silah kullanmaya devam ediyorsanız demek ki Kürtlükle bir alakanız yok sizin.”
***
PKK ve HDP canibi bu sözlerimden son derece rahatsız oluyorlar, biliyorum…
Çünkü yaslandıkları zemini kurutuyorum.
Ben can damarından yakalayıp PKK/HDP canibini eleştiriyorum ama Mehmet Y. Yılmaz gibiler rahatsız oluyor.
MHP ve bilumum eski Türkiye koalisyonunu oluşturan güçler rahatsız oluyor.
O karalamayı marifet zanneden itibar suikastçıları ne yazık ki ne dediğimizi anlayabilecek kapasiteye de sahip değiller.
Hiçbir gerekçe ve haklı talep için silah meşrulaştırılamaz. Kim ki silah üzerinden bu ülkeye zarar veriyorsa haindir. NOKTA.