NATO'ya koşturan, onun için yarışan iki ülke.
İsveç ve Finlandiya...
Finlandiya ipi göğüslemeyi başardı.
Ancak İsveç için aynı şey söylenemez.
Bu akılla giderse bırakın ipi göğüslemeyi yarışı dahi tamamlayamayacak zavallı bir ülke olacak.
Alay konusu İsveç'e bakan her devlet; eğer İsveç devletse ben neyim, eğer ben devletsem İsveç ne denklemini kurmaya başladı.
Neden bu sorgu...
Çünkü İsveç tutarsız,
Çünkü İsveç omurgasız.
Mevcut durum...
Baktığınızda İsveç NATO'ya girmek için can atan bir ülke.
Ancak bu konuda önünde çok büyük bir engel var, Türkiye.
Neden mi?
Çünkü İsveç Türkiye'de faaliyet gösteren tüm terör örgütlerine kucak açıyor, onlara destek veriyor ve bunu da aleni yapıyor.
Türkiye'de haklı olarak İsveç'e, yaptıklarından dolayı NATO'ya üyeliğini asla onaylamayacağını tüm dünya kamuoyu önünde ve açık açık söylüyor.
Durumu kurtarmak isteyen İsveç ise her seferinde; Türkiye'ye hak verdiğini, her türlü talebi karşılayacağını, gereken her tedbiri alacağını söylüyor.
İpteki cambazı iyi tanıyan Türkiye de söz vermek yetmez akit yapacağız diyor.
İsveç akdi imzalıyor ancak mürekkebi kurumadan attığı imzayı boşa düşürüyor.
Sen Devlet misin?
Her türlü sözü veren, sözlerini imza altına alan İsveç; sanki bu sözleri veren kendisi değilmiş gibi terör örgütü militanlarının Erdoğan'ın resimlerinin üzerinde tepinmelerine, Erdoğan'ı temsilen kukla asmalarına, tüm İslam âleminin kutsalı Kur'an-ı Kerim'i yakmalarına göz yumuyor, olaylara eskortluk yapıyor.
Olanları gören herkes de, "Yav arkadaş aklını mı yedin. Sen değil misin NATO için her türlü taklayı atan." diyor.
Bu aşağılık çelişki bir tek şeyle izah edilebilir;
"Paralel devlet."
Ne kadar tanıdık bir cümle değil mi.
Paralel devlet...
Asla unutmamalıdır ki; paralel devlet, küresel çetenin tüm dünyanın başına bela ettiği bir yapılanmadır.
Bu yapı sadece Türkiye'de değil her devlette olan bir vakadır. Ya da bir başka deyişle bu yapı İsveç dahil her devlet için geçerlidir.
Bugün devletler kendi içindeki bu ihanet yapısı ile görülmedik bir savaşın içindedirler.
Şimdi bu görünmez savaşı İsveç üzerinden okuyarak görünür kılmaya, yaşananları doğru akılla okumaya çalışalım.
Doğru Akıl...
Devletler yürüttüğü siyasette attığı her adımın fayda ve mahsurlarını inceler. Girişeceği her işte kazanç ve kaybın muhasebesini yapar ve adımlarını ona göre atar.
Bu mantıkla bakıldığında Rusya ya da bir başka ülke tarafından tehdit edilmek ya da düşmanca politikalara maruz kalmak NATO'ya girmek için yeterli bir sebep olabilir. Buna eyvallah.
Şimdi bu açıdan İsveç'e bakalım.
İsveç'in NATO'ya üye olmasını gerektirecek herhangi bir neden var mı?
Hayır.
Bu gerçek ışığında bir de işin muhasebesine girelim.
Bu hamle İsveç'e herhangi bir şey kazandırabilir mi?
İsveç'in NATO'ya üyeliği İsveç'e bir şey kazandırmaz, tam tersi çok şey kaybettirir.
Zira NATO'ya girmek hemen yanı başında bir Rus Tehdidi yaratmak demektir.
O halde kimler ne maksatla ve ısrarla İsveç'in NATO'ya girmesini istemektedir?
Cevap çok net...
İsveç'in FETÖ'sü, ya da diğer bir deyişle İsveç'in paralel yapısı...
İki İsveç Gerçeği...
İsveç'in NATO'ya girmesini zorlayan ekip İsveç'in FETÖ'sü, yani içindeki paralel yapılanmasıdır.
İsveç içindeki küresel çetenin kriptoları, Amerika'dan aldığı talimatla İsveç'in NATO'ya girmesi için her yolu deniyorlar.
Bu saha gerçeği herkes tarafından çok net görülüyor.
Ancak İsveç içindeki ulusalcı kanatta NATO'ya girmemek için her şeyi yapıyor.
Bu gerçek de herkes tarafından çok net görülüyor.
Ulusalcı cephe en kolay ve en mantıklı yolun Türkiye'yi kışkırtmak olduğunu görüyor ve bu yöntemle NATO riskinin ortadan kalkacağını düşünüyor.
Hesap İsveç muhasebesine göre baktığında doğru, ancak dünya muhasebesine göre baktığında inanılmaz yanlış ve tehlikeli.
İsveç'in göremediği husus bu.
Oyunu çok tehlikeli oynuyorlar ve oyun diye ateşle oynuyorlar.
Ateşle Oynamak...
İslam âleminin en kutsalı Kur'an-ı Kerim'e, hem de Kurban Bayramının birinci günü alçakça bir saldırıda bulunan bu kanat çok tehlikeli bir sürecin önünü açtı, farkında değil.
Tarihte en tehlikeli, en acımasız savaşlar din üzerine yapılan savaşlar olmuştur.
Bu yapılan alçaklığı protesto etmek için muhtelif ülkelerde sokak eylemleri başlasa, olayların önünü kim kesebilir.
Önümüzde böyle bir risk var mı?
Elbette var, hatta Irak'ta olaylar başladı, İsveç büyükelçiliği basıldı.
Devamı gelir mi?
Elbette bu ihtimal var.
Tüm bu risklere rağmen devekuşu İsveç, dün son derece tehlikeli bir gelişmeye daha ev sahipliği yaptı ve Kur'an'ın yakılması için izin isteyen üç başvuru kabul etti.
Sonuç;
İsveç acilen silkelenip kendine gelmeli ve gittiği yolun yol olmadığını görmeli.
Kur'an üzerine oyun kurulmayacağını anlamalı.
Kendi ülkesini koruyacağım, kurtaracağım bunun içinde her türlü yolu deneyeceğim derken dünyayı ateşe verecekler, haberleri yok.
Bizden söylemesi...