Konu, özellikle insan eliyle hızlandırılan doğal afetlerse son dakika çözümler hiçbir zaman olumlu sonuç getirmez.
Türkiye eylül ayından bu yana ortalamaların üzerinde sıcak ve kurak günler yaşıyor... İSKİ’nin kayıtlarına baktığımızda İstanbul’da eylül ayından bu güne yaşanan yağış miktarında bir düşüş olduğunu gözlemlemek mümkün. Türkiye’den buharlaşıp atmosfere karışan su buharı Türkiye barajları yerine bambaşka ülkelere düşüyor büyük ihtimalle... Bu da atmosferin Avrupa ülkelerine yaptığı bir pozitif ayrımcılık olmasın sakın, ne dersiniz?
Yine İSKİ verilerine göre şu anda İstanbul’da barajların doluluk oranı yüzde 30, Ankara’da yüzde 34 ki bu rakamlar çok düşük. Su seviyesindeki düşüşler bir yandan su kalitesinin de azaldığı anlamına geliyor çünkü...
SONBAHARDA DOLUYORLAR
Barajlarda suyun doluluğunu sonbahar dönemi belirler çünkü sonbaharda buharlaşma miktarı maksimumdur. Geçen sene bu zamanlarda yüzde 80’in üzerindeydi İstanbul’da barajların doluluk oranı. Fakat o dönemde de kuraklık tehdidi vardı Türkiye için. Nedense biz yumurta kapıya dayanmadan sorunlardan bahsetmeyi sevmiyoruz. Oysa ki konu doğal afetlerse ve özellikle de bu afetler insan eliyle hızlandırılıyorsa, son dakika çözümler hiçbir zaman olumlu sonuç getirmez.
Peki neden böyle? Türkiye neden yeterli yağışı alamadı bu sene? İklimbilimciler İngiltere’deki sellerin ve Türkiye gibi orta enlem ülkelerindeki kuraklığın El-Nino ile bağlantılı olabileceği üzerine tezler üretiyor. Yapılan tahminlere göre 2014’ün ikinci yarısı itibarıyla El-Nino dönemine girme ihtimalimiz yüzde 75 olarak öngörülüyor. Bu oldukça yüksek bir oran. El-Nino, dünyanın farklı bölgelerini farklı şekilde etkiliyor; bizim için ise bu, sıcaklık artışı ve kuraklık demek... Fakat El-Nino ve La-Nina dönemleri kısa süreli sıcaklık değişimlerine yol açan süreçler. Yani eğer barajları bu sene yüzde 30’lara düşüren El-Nino ise... 2-3 yıl içinde barajlar, yeniden yüzde 90’lara çıkabilir. Unutulmamalı ki barajların doluluk oranı yüzde 90-100 bile olsa Türkiye önümüzdeki 50-100 yıllık ve daha uzun dönemde kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Küresel iklim değişimiyle artan küresel ortalama sıcaklıklar, kutupların ısınmasına ve küresel sistemlerin hareketlerinin değişmesine sebep olabiliyor. Bunun üzerine bir de şehirlerde artan toz miktarı ve betonlaşma, yağış oluşumunu engelliyor ya da kar yağışına olanak tanımıyor. Önümüzdeki süreç, uzun vadeli çözüm arayışının hızlanmasını gerektiriyor. Herkesin suyun önemi ve tasarruflu kullanımı konusunda bilinçlenmesi şart. Yoksa bakmayın barajların doluluğuna ya da boşluğuna, kuraklık tehdidi son 50 yıldan günümüze çözüm bekleyen konuların en başında...