Kulüpler daha fazla maç yapıp daha fazla para kazansın diye, birkaç yıl önce statüsü tamamen değiştirilen Ziraat Türkiye Kupası; beklenenin aksine genel toplamda zarara neden oluyor. Bu yüzden herkes gönülsüz oynuyor.
Geçmişte, “Tek maç eleme sistemi”ne göre oynanan kupa, o dönemlerde sıkça sürprizlere neden oluyordu. Üç büyükler, bazen olmadık kulüpler karşısında eleniyordu. Bu durum, kupanın sıradan olmaktan çıkıp heyecanlı olmasına fırsat veriyordu.
Grup maçları statikleşti. Artık 3 büyükler kaybetse bile, diğer maçlarda kendisini kurtaracak fırsatları ya da puanları bir şekilde buluyor. Yani kupanın cazibesi kalmadı. Bence “Tek maç eleme” sitemine yeniden dönülmeli.
Beşiktaş da, çiğnendikçe ağızda büyüyen kalitesiz sakız gibi bu maçlara gönülsüz çıkıyor. Kadrolar bu yüzden yedeğin de yedeği..
Sivas Belediyeli futbolcunun ayak bileğine vurulan darbeyle oluşan penaltı beklentisi hakemler tarafından es geçildi. Dört dakika sonra, Melih atıldı. Maç erken bitti.
Oysa “Bariz gol şansı” pozisyonunda faul yapan Sivaslı değil, Cenk Tosun’un kendisiydi. Hakemler bari bu maçlarda Anadolu’yu rahat bıraksın. Hayır, bu ülke futbolunda garibana ekmek yok!
Oysa evsahibi takım, (Rakibiyle arasında ciddi lig farkı olmasına rağmen) bayağı güzel ve etkili oynuyordu. Beşiktaş’ın canını sıkacak hatta canını yakacak pozisyonlara girdi.. Ama arkalarından koşturanlara (Kimisi gizli faulle) çok top kaybettiler. Ceza alanı içinde daha seri olmalıydılar. Durup düşüneyim, dahi iyi pozisyon alayım derken; ataklarından beklenen sonuç gelmiyor.
Beşiktaş; ligde asla bu kadroyla oynamayacağı dizilişi ile, günü kurtardı. Motta’nın kendini hocasına gösterme/ispatlama çabasını beğendim.